Psikolojik Dayanıklılık Nedir
Zorluklar ve stres, hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır. Ancak bazı bireyler, krizler karşısında hızla toparlanıp güçlenebilirken, diğerleri daha fazla zorlanır. Bu farkın temelinde, psikolojik dayanıklılık (resilience) yatmaktadır. Peki, psikolojik dayanıklılık tam olarak nedir ve nasıl geliştirilebilir?
Psikolojik Dayanıklılık
Psikolojik dayanıklılık, bireyin stres, travma, kayıp, hastalık gibi zorluklar karşısında esnek kalabilme, toparlanabilme ve bu deneyimlerden güçlenerek çıkabilme kapasitesidir. Psikolojik dayanıklılık, zorluklardan kaçmak değil; onlarla yüzleşerek uyum sağlamak anlamına gelir.
Amerikan Psikoloji Derneği’ne (APA) göre psikolojik dayanıklılık, bir bireyin hem fiziksel hem de duygusal olarak esnek olmasını sağlayan bir dizi düşünce ve davranış modelinden oluşur (American Psychological Association, 2012).
Psikolojik Dayanıklılığı Etkileyen Faktörler
Dayanıklılık, yalnızca doğuştan gelen bir özellik değildir; çevresel ve kişisel faktörlerle de şekillenir. Bu faktörlerden bazıları şunlardır:
• Destek Sistemleri: Aile, arkadaşlar veya topluluk desteği, zorluklarla başa çıkmada kritik bir rol oynar.
• Bilişsel Esneklik: Problemlere farklı açılardan bakabilme yeteneği, dayanıklılığı artırır.
• İçsel Güç: Bireyin kendine olan güveni ve problem çözme becerileri, kriz anlarında toparlanmayı kolaylaştırır.
• Amaç Duygusu: Hayatta bir anlam ve amaç hissine sahip olmak, bireyi güçlü tutar.
Hayatta Karşılaşılan Zorluklarla Başa Çıkma Yolları
Psikolojik dayanıklılığı artırmak ve hayatın zorluklarıyla daha etkili bir şekilde başa çıkmak için aşağıdaki stratejileri kullanabilirsiniz:
1. Destek Sistemlerinizi Güçlendirin
Sosyal ilişkiler, dayanıklılığın temel taşlarından biridir. Duygularınızı paylaşabileceğiniz güvenilir bir arkadaş veya aile üyesine sahip olmak, stresle başa çıkmayı kolaylaştırır. Topluluk etkinliklerine katılmak veya bir destek grubu bulmak da faydalı olabilir.
2. Duygularınızı Kabul Edin
Zorluklar karşısında hissettiğiniz stres, üzüntü veya öfke gibi duyguları bastırmak yerine kabul etmek önemlidir. Bu duyguları anlamak ve yönetmek, daha sağlıklı bir zihinsel duruma ulaşmanıza yardımcı olur.
3. Esnek Bir Düşünce Yapısı Geliştirin
Her zorluk, aynı zamanda bir öğrenme fırsatı sunar. Olaylara sadece olumsuz yönlerinden değil, büyüme fırsatları açısından da bakmaya çalışın. Örneğin, bir iş kaybı yeni kariyer fırsatları yaratabilir.
4. Fiziksel Sağlığınıza Özen Gösterin
Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku, dayanıklılığı artırmada büyük rol oynar. Fiziksel olarak güçlü bir beden, zihinsel olarak da daha esnek olmanıza yardımcı olur.
5. Kendi Hikayenizi Yeniden Yazın
Olumsuz geçmiş deneyimlerinizi yeniden çerçevelendirin. Kendinize, “Bu durumdan ne öğrendim?” veya “Bu zorluğun bana kattığı olumlu bir şey var mı?” gibi sorular sorun.
6. Stres Yönetimi Tekniklerini Öğrenin
Meditasyon, nefes egzersizleri veya farkındalık (mindfulness) teknikleri, stres düzeyinizi azaltmada etkili araçlardır.
7. Küçük Hedefler Belirleyin
Büyük bir problemi tek seferde çözmek yerine, onu küçük, yönetilebilir parçalara bölün. Bu, hem başarma hissinizi artırır hem de stresinizi azaltır.
Sonuç
Psikolojik dayanıklılık, hayattaki zorluklara karşı bir kalkan değil, onları aşabilmek için sahip olduğunuz bir rehberdir. Dayanıklılık geliştikçe, sadece zorluklara karşı daha güçlü olmakla kalmaz, aynı zamanda bu zorluklardan öğrenerek büyürsünüz.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji
Kaynakça:
• American Psychological Association. (2012). Building your resilience. Retrieved from apa.org.
• Southwick, S. M., & Charney, D. S. (2012). Resilience: The Science of Mastering Life’s Greatest Challenges. Cambridge University Press.
• Bonanno, G. A. (2004). Loss, trauma, and human resilience: Have we underestimated the human capacity to thrive after extremely aversive events? American Psychologist, 59(1), 20-28.
Devamı
Sosyal Anksiyete Bozukluğu Nedir
Sosyal anksiyete bozukluğu, bireyin sosyal ortamlarda yoğun kaygı ve korku yaşamasına neden olan bir ruh sağlığı sorunudur. Bu durum, kişinin sosyal ilişkilerini, iş hayatını ve günlük yaşamını olumsuz etkiler. Peki, sosyal anksiyetenin en yaygın belirtileri nelerdir? İşte dikkat edilmesi gereken 5 işaret:
1. Sosyal Durumlardan Kaçınma
Sosyal anksiyete yaşayan kişiler, başkalarıyla etkileşimden kaçınma eğilimindedir. Toplum önünde konuşmak, bir arkadaş grubuna katılmak veya yabancılarla iletişim kurmak gibi durumlar, yoğun kaygı ve endişe yaratabilir.
2. Yoğun Kaygı ve Endişe
Sosyal etkileşimlerden önce, sırasında veya sonrasında yoğun bir kaygı hissedilir. Bu kişiler, başkalarının kendisi hakkında olumsuz düşündüğünü varsayar.
3. Fiziksel Belirtiler
Sosyal anksiyete yalnızca zihinsel değil, aynı zamanda fiziksel belirtilerle de kendini gösterir. Kalp çarpıntısı, terleme, mide bulantısı, kas gerginliği ve nefes darlığı gibi semptomlar, sosyal durumlarda sıkça görülür.
4. Olumsuz Değerlendirilme Korkusu
Kişiler, sosyal ortamlarda sürekli olarak başkalarının kendilerini eleştirdiğine veya olumsuz değerlendirdiğine inanır. Bu durum, özgüven eksikliğine yol açar ve sosyal ilişkilerde çekingen davranışlar sergilemelerine neden olur.
5. Aşırı Öz-Farkındalık
Sosyal anksiyete bozukluğu olan bireyler, sosyal durumlarda kendilerine aşırı odaklanır. “Yanlış bir şey mi söyledim?”, “Komik görünüyor muyum?” gibi düşünceler zihni meşgul eder ve rahat bir şekilde davranmalarını engeller.
Sosyal Anksiyete Nasıl Tedavi Edilir
Sosyal anksiyete bozukluğu, uygun tedavi yöntemleriyle yönetilebilir ve iyileştirilebilir bir durumdur. İşte etkili terapi yöntemleri:
1. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)
BDT, sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisinde en sık kullanılan ve en etkili yöntemlerden biridir. Bu terapi yöntemi, bireyin olumsuz düşüncelerini tanımasına, bu düşünceleri değiştirmesine ve daha sağlıklı davranışlar geliştirmesine odaklanır.
2. Maruz Bırakma Terapisi
Bu terapi yöntemi, bireyin kaygı duyduğu sosyal durumlarla kademeli olarak yüzleşmesini içerir. Maruz bırakma terapisi, korkuları azaltmak ve bireyin sosyal durumlara daha kolay adapte olmasını sağlamak için kullanılır.
3. Psikodinamik Terapi
Psikodinamik terapi, bireyin sosyal anksiyetesinin kökenine inerek, geçmişte yaşanan travmatik deneyimlerin ve bilinçdışı çatışmaların çözülmesini hedefler.
4. EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme)
EMDR, sosyal anksiyete bozukluğu için özellikle geçmiş travmaların veya olumsuz deneyimlerin işlenmesinde etkili bir yöntemdir. Bu terapi, kişinin geçmişte yaşadığı travmatik sosyal deneyimlerin olumsuz etkilerini azaltmaya ve bu deneyimlere dair duyarsızlaşma sağlamaya yardımcı olur.
5. Şema Terapi
Şema terapi, sosyal anksiyete yaşayan bireylerin, çocukluk döneminden gelen ve hâlâ etkisini sürdüren olumsuz düşünce kalıplarını (şemaları) anlamalarına ve değiştirmelerine odaklanır. Özellikle “onaylanma ihtiyacı” ve “reddedilme korkusu” gibi şemalar üzerinde çalışılır.
6. Mindfulness ve Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT)
Mindfulness, bireyin anı farkındalıkla yaşamasını teşvik ederek, sosyal durumlarla ilgili kaygıları azaltmaya yardımcı olur. Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) ise bireyin, kaygılarına rağmen değerli bulduğu hedeflere yönelmesine destek sağlar.
7. Grup Terapisi
Sosyal anksiyete bozukluğu için grup terapisi, bireylerin sosyal becerilerini geliştirmelerine ve başkalarıyla empati kurarak deneyimlerini paylaşmalarına olanak tanır.
Sonuç
Sosyal anksiyete bozukluğu, yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen bir zihinsel sağlık sorunudur. Ancak, etkili terapi yöntemleri ve uzman desteğiyle bu durumun üstesinden gelmek mümkündür. Eğer bu belirtileri yaşıyorsanız, bir ruh sağlığı uzmanına başvurmaktan çekinmeyin.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2023). Social Anxiety Disorder.
- Mayo Clinic. (2023). Social Anxiety Disorder: Symptoms and Causes.
- National Institute of Mental Health. (2023). Social Anxiety Disorder (Social Phobia).
- Shapiro, F. (2017). EMDR Therapy and Social Anxiety: Healing the Past to Transform the Present.
Devamı
Kuşkuculuk Şeması
Kuşkuculuk şeması, bireyin başkalarının onu kasıtlı olarak inciteceğine, kötüye kullanacağına, aşağılayacağına, aldatacağına veya sömüreceğine dair sürekli bir beklenti içinde olması durumudur. Bu şemaya sahip kişiler, başkalarının niyetlerinden sürekli olarak şüphe duyarlar ve genellikle ilişkilerinde güven problemi yaşarlar.
Belirtiler ve Davranışlar
- Başkalarına karşı sürekli bir güvensizlik ve şüphe hali
- İlişkilerde kontrolcü ve manipülatif davranışlar sergileme
- Geçmişte yaşanan travmatik deneyimlere bağlı olarak tetiklenen yoğun öfke ve öfke patlamaları
- Kendini sürekli savunma ve koruma ihtiyacı
- Yakın ilişkilerden kaçınma veya ilişkilerde duygusal mesafe koyma
Nedenleri
Kuşkuculuk şemasının kökeninde genellikle çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimler, ihmal, fiziksel veya duygusal istismar, ebeveynlerin sürekli eleştirileri veya tutarsız davranışları yer alır. Bu tür deneyimler, çocuğun başkalarına güven duymasını engeller ve yetişkinlikte de devam eden bir güvensizlik hali oluşturur.
Bilimsel Dayanaklar
- Travmatik Deneyimler ve Şema Gelişimi: Araştırmalar, çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimlerin kuşkuculuk şemasının gelişiminde önemli bir rol oynadığını göstermektedir (Cloitre, Cohen, & Koenen, 2006). Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan bireylerde kuşkuculuk ve güvensizlik duygularının yaygın olduğu bulunmuştur (van der Kolk, 2005).
- Bağlanma Teorisi: Bağlanma teorisi, erken çocukluk döneminde güvenli bağlanma ilişkileri kuramayan bireylerin ileriki yaşamlarında güvensizlik ve kuşkuculuk eğilimleri gösterebileceğini öne sürer (Bowlby, 1988). Güvensiz bağlanma stilleri, kuşkuculuk şemasının oluşumunda önemli bir faktördür (Mikulincer & Shaver, 2007).
- Bilişsel Şema Teorisi: Young’un bilişsel şema teorisine göre, kuşkuculuk şeması, çocukluk döneminde yaşanan ihmal ve istismarın bir sonucu olarak gelişir ve bu şema, bireyin bilişsel yapılarında derinlemesine yerleşir (Young, Klosko, & Weishaar, 2003). Bu şemalar, bireyin dünyayı nasıl algıladığını ve nasıl davrandığını etkiler.
Tedavi Yaklaşımları
Kuşkuculuk şemasının tedavisinde en etkili yaklaşımlar arasında şema terapisi, bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve travma odaklı terapiler (EMDR) yer alır.
- Şema Terapisi: Şema terapisi, bireyin olumsuz şemalarını ve bu şemaların altında yatan kökenlerini anlamasına ve değiştirmesine yardımcı olur (Young et al., 2003).
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını ve inançlarını yeniden yapılandırmasına yardımcı olur (Beck, 2011).
- EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme): EMDR, travmatik anıların işlenmesine ve bireyin bu anılarla ilgili duygusal tepkilerini azaltmasına yardımcı olur (Shapiro, 2018).
Kuşkuculuk şeması, bireyin yaşam kalitesini ve ilişkilerini olumsuz etkileyen önemli bir psikolojik yapıdır. Bu şemayı anlamak ve tedavi etmek, bireyin daha sağlıklı ve güvenli ilişkiler kurmasına yardımcı olabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji
Referanslar
- Beck, J. S. (2011). Cognitive behavior therapy: Basics and beyond. Guilford Press.
- Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development. Basic Books.
- Cloitre, M., Cohen, L. R., & Koenen, K. C. (2006). Treating survivors of childhood abuse: Psychotherapy for the interrupted life. Guilford Press.
- Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change. Guilford Press.
- Shapiro, F. (2018). Eye movement desensitization and reprocessing (EMDR) therapy: Basic principles, protocols, and procedures. Guilford Publications.
- van der Kolk, B. A. (2005). Developmental trauma disorder: Toward a rational diagnosis for children with complex trauma histories. Psychiatric Annals, 35(5), 401-408.
- Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema therapy: A practitioner’s guide. Guilford Press.
Esaret Fobisi
Esaret fobisi, kişinin özgürlüğünün kısıtlanacağı veya kontrol altına alınacağı korkusudur. Bu fobi, genellikle bireyin bağımsızlığına ve kişisel alanına çok değer vermesinden kaynaklanır. Esaret fobisi olan kişiler, kendilerini kısıtlanmış, hapsedilmiş veya bir şekilde kontrol altında hissedecekleri durumlardan kaçınma eğilimindedirler.
Esaret Fobisi Nedenleri
Esaret fobisinde birçok faktör rol oynayabilir:
- Geçmiş Travmalar: Geçmişte yaşanan kısıtlanma, kontrol altına alınma veya özgürlüğün kaybedilmesi ile ilgili travmatik deneyimler, esaret fobisinin gelişmesine neden olabilir.
- Kontrol İhtiyacı: Aşırı derecede kontrol ihtiyacı olan kişiler, kontrolü kaybetme korkusu yaşayabilirler. Bu da esaret fobisine yol açabilir.
- Kültürel ve Sosyal Faktörler: Bireyin yetiştiği kültür ve sosyal çevre, özgürlüğe verilen değer ve bağımsızlık duygusunu etkileyebilir. Bağımsızlığın çok değer gördüğü toplumlarda esaret fobisi daha yaygın olabilir.
- Kişilik Özellikleri: Bağımsızlığa ve kişisel alanına çok önem veren kişilerde esaret fobisi daha sık görülür. Bu kişiler genellikle özgürlüklerine müdahale edilmesinden kaçınırlar.
Belirtileri
Esaret fobisi olan kişilerde şu belirtiler gözlemlenebilir:
- Kapalı veya dar alanlarda kalmaktan kaçınma
- Otorite figürleriyle karşı karşıya gelmekten kaçınma
- Kendini sıkışmış veya hapsedilmiş hissetme durumunda aşırı anksiyete veya panik atak yaşama
- Bağımsızlıklarını ve kişisel alanlarını koruma konusunda aşırı titiz olma
- İkili ilişkilerde veya iş hayatında aşırı kontrol ihtiyacı hissetme
Tedavi
Esaret fobisi tedavisinde çeşitli yöntemler kullanılabilir:
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Bu terapi yöntemi, kişilerin korkularıyla yüzleşmelerine ve bu korkuların irrasyonel düşüncelerini değiştirmelerine yardımcı olur.
- Maruz Bırakma Terapisi: Kişi, korktuğu durumlarla kontrollü bir şekilde yüzleştirilir ve bu durumlara alışması sağlanır.
- Rahatlama Teknikleri: Meditasyon, derin nefes alma ve yoga gibi rahatlama teknikleri, anksiyete düzeylerini azaltmaya yardımcı olur.
- EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme): Bu terapi yöntemi, travmatik anıları yeniden işlemeye ve duyarsızlaştırmaya yardımcı olarak korku ve anksiyete düzeylerini azaltır.
Esaret fobisi, bireyin günlük yaşamını ciddi şekilde etkileyebilecek bir durumdur. Ancak, uygun terapi ve tedavi yöntemleri ile bu fobi ile başa çıkmak mümkündür.
DSM-5
DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fifth Edition) esaret fobisini doğrudan ele almaz. Ancak, DSM-5’te bu tür korkular ve fobiler, daha geniş anksiyete bozuklukları kategorisi altında sınıflandırılabilir. Özellikle, esaret fobisi, belirli fobiler kategorisi içine girer. Belirli fobiler, DSM-5’te şu şekilde tanımlanır:
Belirli Fobiler (Specific Phobias)
Belirli fobiler, belirli bir nesne veya duruma karşı duyulan aşırı ve irrasyonel korkuyu içerir. Bu korku, kişinin günlük yaşamını olumsuz etkiler ve kişinin bu nesne veya durumdan kaçınmasına neden olur. DSM-5’te belirli fobiler şu kriterlere dayanarak teşhis edilir:
- Belirgin ve Sürekli Korku: Belirli bir nesne veya durum karşısında belirgin ve sürekli bir korku yaşanır. Bu nesne veya durum, hemen hemen her zaman anında korku tepkisine neden olur.
- Korkunun Orantısız Olması: Korku, gerçek tehlike veya tehdit düzeyi ile orantısızdır.
- Kaçınma Davranışı: Kişi, korkulan nesne veya durumdan kaçınır ya da büyük bir sıkıntı ve endişe ile bu duruma katlanır.
- Süre: Korku ve kaçınma davranışları genellikle 6 aydan uzun sürer.
- Günlük İşlevleri Etkilemesi: Bu korku ve kaçınma davranışları, kişinin sosyal, mesleki veya diğer önemli işlev alanlarında belirgin bir sıkıntıya veya bozulmaya neden olur.
Esaret Fobisi ve DSM-5
Esaret fobisi, belirli bir nesne veya duruma yönelik belirli bir fobi olarak değerlendirilirse, yukarıdaki kriterlere uyar. Ancak, DSM-5’te “esaret fobisi” terimi spesifik olarak yer almaz. Bunun yerine, “kapalı alan korkusu” (claustrophobia) gibi daha genel bir fobi kategorisi altında incelenebilir. Esaret fobisi, özgürlüğün kısıtlanacağı veya kontrol altına alınacağı durumlara yönelik bir korku olarak değerlendirildiğinde, bu tür spesifik fobiler kapsamında ele alınabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji
Kaynaklar
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.). Arlington, VA: American Psychiatric Publishing.
Antony, M. M., & Swinson, R. P. (2008). The Shyness and Social Anxiety Workbook: Proven Techniques for Overcoming Your Fears. New Harbinger Publications.
Marks, I. M. (1987). Fears, Phobias, and Rituals: Panic, Anxiety, and Their Disorders. Oxford University Press.
Hofmann, S. G., & Smits, J. A. J. (2008). Cognitive-Behavioral Therapy for Adult Anxiety Disorders: A Meta-Analysis of Randomized Placebo-Controlled Trials. Journal of Clinical Psychiatry, 69(4), 621-632.
DevamıTrikotillomani (Saç Koparma Hastalığı) Nedir
Trikotillomani (Saç Koparma Hastalığı)
Trikotillomani (Saç Koparma Hastalığı), bireylerin kendi saçlarını koparma dürtüsüne karşı koyamamasıyla karakterize edilen bir dürtü kontrol bozukluğudur. DSM-5’te (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) “Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar” kategorisinde yer alır. Trikotillomani, genellikle kafa derisinde, kaşlarda ve kirpiklerde saç kaybına neden olur. Bu durum genellikle stres, kaygı veya sıkıntı gibi duygusal durumlarla ilişkilidir ve çoğunlukla ergenlik döneminde başlar.
Belirtileri
Trikotillomani belirtileri şunları içerir:
- Tekrarlayan saç çekme davranışı.
- Saç kaybının olduğu bölgelerde belirgin boşluklar.
- Saç çekme dürtüsüne karşı koyamama.
- Saç çekme sonucunda rahatlama veya memnuniyet hissi.
- Saç çekme davranışını gizleme çabası.
Nedenleri
Trikotillomani’nin kesin nedenleri bilinmemekle birlikte, birkaç faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir.
- Genetik Yatkınlık: Araştırmalar, trikotillomani’nin genetik bir bileşeni olabileceğini göstermektedir. Birinci derece akrabalarında trikotillomani olan bireylerde bu bozukluğun görülme olasılığı daha yüksektir (Stein et al., 2006).
- Biyolojik Faktörler: Beyindeki serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin dengesizliği, trikotillomaniye katkıda bulunabilir. Yapılan çalışmalarda, beyindeki beyaz madde anormallikleri ile trikotillomani arasında bir bağlantı bulunmuştur (Chamberlain et al., 2009).
- Psikolojik Faktörler: Stres, kaygı, depresyon veya travmatik yaşantılar, trikotillomani riskini artırabilir. Psikodinamik teorilere göre, saç çekme davranışı, bilinçdışı çatışmaların dışa vurumu olabilir (Grant et al., 2010).
- Çevresel Faktörler: Çocuklukta yaşanan travmalar veya zorlayıcı yaşam olayları, trikotillomani gelişiminde rol oynayabilir.
Yaygınlık
Trikotillomani, genel popülasyonda %0.5-2 oranında görülmektedir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık %1’lik bir yaygınlık oranı bildirilmiştir, bu da yaklaşık 2.5 milyon kişinin bu durumdan etkilenebileceği anlamına gelir (TrichStop, 2023). Çocuklukta kız ve erkek çocuklarda eşit oranda görülürken, yetişkinlikte kadınlarda daha yaygındır (Recovery Village, 2023). Çocuklukta başlayan vakaların çoğu ergenlik döneminde devam eder ve tedavi edilmezse yetişkinlikte de sürebilir.
Tedavi Yöntemleri
Trikotillomani tedavisi, bireyin ihtiyaçlarına ve durumun ciddiyetine bağlı olarak değişir. Yaygın tedavi yöntemleri şunlardır:
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, bireyin saç çekme davranışını tetikleyen düşünce ve duyguları tanımlamasına ve bu davranışları değiştirmesine yardımcı olur.
- EMDR (Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme): EMDR, travmatik anıların işlenmesi ve duyarsızlaştırılması yoluyla saç çekme davranışını azaltmada etkili olabilir. Bazı çalışmalarda, EMDR’nin trikotillomani tedavisinde umut verici sonuçlar verdiği gösterilmiştir (Marquette & North, 2016).
- Psikodinamik Terapi: Psikodinamik terapi, bilinçdışı çatışmaların ve duygusal süreçlerin anlaşılmasına odaklanır. Bu terapinin, trikotillomani gibi dürtü kontrol bozukluklarının tedavisinde etkili olabileceği öne sürülmüştür. Psikodinamik yaklaşımlar, bireyin geçmiş deneyimlerinin ve ilişkilerinin mevcut davranışlarını nasıl etkilediğini anlamasına yardımcı olur (Shapiro, 2005).
- Mindfulness ve Rahatlama Teknikleri: Stres yönetimi ve rahatlama teknikleri, saç çekme dürtüsünü azaltmada etkili olabilir. Mindfulness temelli terapiler, bireylerin dürtüleriyle başa çıkma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur (Penza et al., 2006).
Trikotillomani (Saç Koparma Hastalığı), yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilen bir bozukluktur. Ancak, uygun tedavi yöntemleri ve destekle, bireyler bu bozukluğun üstesinden gelebilir ve daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilir. Trikotillomani belirtileri gösteren bireylerin, bir uzmana başvurmaları ve profesyonel yardım almaları önemlidir. Bu sayede, doğru tedavi yöntemleri belirlenerek, saç çekme dürtüsü kontrol altına alınabilir ve bireylerin yaşam kalitesi artırılabilir.
Trikotillomani (Saç Koparma Hastalığı) Nedir
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji
Araştırmalar ve Referanslar
- Chamberlain, S. R., Hampshire, A., Menzies, L. A., Garyfallidis, E., Grant, J. E., Odlaug, B. L., … & Sahakian, B. J. (2009). Reduced brain white matter integrity in trichotillomania: a diffusion tensor imaging study. Archives of General Psychiatry, 67(9), 965-971. doi:10.1001/archgenpsychiatry.2010.101
- Christenson, G. A. (1995). Trichotillomania: From prevalence to comorbidity. Psychiatric Clinics of North America, 18(4), 773-796.
- Grant, J. E., Odlaug, B. L., & Potenza, M. N. (2010). Clinical characteristics of trichotillomania with and without co-occurring affective disorders. Journal of Anxiety Disorders, 24(6), 703-709. doi:10.1016/j.janxdis.2010.05.004
- Marquette, L., & North, C. (2016). Effectiveness of Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) in the Treatment of Trichotillomania. Journal of EMDR Practice and Research, 10(4), 254-265. doi:10.1891/1933-3196.10.4.254
- Penza, K. M., Heimberg, R. G., & Mennin, D. S. (2006). A cognitive-behavioral model of anxiety in social phobia. In G. C. L. Davey (Ed.), Worry and its psychological disorders: Theory, assessment and treatment (pp. 115-132). John Wiley & Sons, Ltd. doi:10.1002/9780470713143.ch6
- Shapiro, F. (2005). Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) Therapy, Third Edition: Basic Principles, Protocols, and Procedures. The Guilford Press.
- Stein, D. J., Grant, J. E., Franklin, M. E., & Keuthen, N. J. (2006). Trichotillomania (hair pulling disorder), skin picking disorder, and stereotypic movement disorder. In Handbook of Obsessive-Compulsive Disorder and Related Disorders (pp. 291-311). Cambridge University Press.
- Swedo, S. E., Leonard, H. L., Rapoport, J. L., Lenane, M., & Goldberger, E. (1989). Treatment of trichotillomania with clomipramine: A double-blind, placebo-controlled crossover study. Archives of General Psychiatry, 46(5), 438-444. doi:10.1001/archpsyc.1989.01810050050007
Online EMDR Terapisi
Online EMDR terapisi, geleneksel yüz yüze terapi seanslarının bir alternatifi olarak etkili bir şekilde işe yarar. Araştırmalar ve uzman görüşleri, online EMDR’nin ruhsal sağlık sorunları yaşayan bireyler için önemli iyileşmeler sağlayabileceğini desteklemektedir.
Online EMDR terapisinin başarısı için önemli olan bazı faktörler vardır. Öncelikle terapinin etkili olabilmesi için bireylerin kesintisiz ve özel bir alana ihtiyacı vardır. Bu, terapi sırasında rahatlamalarını ve duygusal olarak güvende hissetmelerini sağlar. Ayrıca, büyük ekranlı bilgisayar, dizüstü bilgisayar ve kulaklıklar gibi donanımlar; ses ve görsel bilateral stimülasyonu (BLS) kullanımını optimize eder. Bu da terapi sürecinde önemlidir (Choosing Therapy).
Online EMDR terapisi, terapistlerin uygun eğitimi aldıkları ve deneyim sahibi oldukları sürece etkilidir. EMDRIA onaylı bir eğitim programını tamamlamış ve EMDRIA tarafından sertifikalı statüsüne ulaşmış terapistlerin, Online EMDR terapisi uygulaması önerilir (Choosing Therapy).
Araştırmalar online EMDR’nin etkili olduğunu göstermektedir. Özellikle COVID-19 pandemisi sırasında online terapinin yaygınlaşmasıyla, online ortamda sunulan EMDR terapisinin de önemli psikometrik iyileşmeler sağladığı bulunmuştur.
Online EMDR terapisinin yüz yüze terapilere kıyasla, etkililiği konusunda mevcut araştırmaları ve uygulayıcı deneyimleri, bu yöntemin anlamlı ve klinik olarak önemli sonuçlar sağladığını göstermektedir. Bilateral stimülasyon (BLS) ve çift dikkat gibi EMDR’nin temel unsurları, video konferans araçları üzerinden başarılı bir şekilde uygulanabilmekte ve bireylerin travmatik anıları işlemelerine yardımcı olmaktadır (Laurel Therapy Collective) (Thrive Psychology Group ) (Shore Therapy Center for Wellness).
Sonuç olarak online EMDR terapisi; uygun bir ortam, donanım ve deneyimli bir terapistin rehberliğinde yapıldığında, birçok birey için etkili bir tedavi seçeneğidir.
Online EMDR Terapisi Hakkında Merak Edilenler
EMDR Terapisi Nasıl Uygulanır?
EMDR sırasında yaşananlar, uykunun REM döneminde gerçekleşen süreçlere benzer. Bu terapi yöntemi, beynin sağ ve sol yarım kürelerinin sırayla uyarılmasıyla çalışır.
Terapi seansları sırasında terapist, göz hareketlerinizi yönlendirirken veya dokunsal/işitsel uyarımlar vererek travmatik ya da tetikleyici deneyimlerinizi düşük dozlarda yeniden yaşamanıza yardımcı olur. Seansın sonunda, bu üzücü olayları hatırlamak genellikle daha az rahatsızlık verici hale gelir.
İlk EMDR Terapisi Seansında Ne Yapılır?
İlk EMDR seansında, terapist danışanın geçmişini detaylı bir şekilde dinler ve bir terapi planı hazırlar. Bu süreçte, danışanı terapiye getiren problemler ve bu problemlerin yol açtığı semptomlar ele alınır. Ayrıca, EMDR’nin nasıl işlediği hakkında bilgi verilir ve terapi süreci açıklanır.
Tipik bir EMDR seansı yaklaşık 60 dakika sürer.
EMDR Terapi Seansı Sonrasında Nasıl Hissedilir?
Üzerinde çalışılan anıya bağlı olarak, seans bitiminde kısa süreli bir üzüntü hissedilebilir. Ancak çoğu zaman kişi hafiflemiş ve rahatlamış hisseder. Travmatik bir anı genellikle birkaç seansta etkisini kaybeder. Zamanla, bu anı daha az hatırlanır ve eskisi kadar rahatsız edici olmaz.
EMDR Terapisi Kimlere Uygulanır?
EMDR, terapiye ihtiyaç duyan herkese uygulanabilir. Ancak kişinin terapiye uygun olup olmadığına terapist karar verir. Bazı bireylerin EMDR’ye başlamadan önce, duygularını düzenleyebilmeleri için bir hazırlık sürecinden geçmeleri gerekebilir.
EMDR Hangi Durumlarda Etkilidir?
EMDR; travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete, fobiler, takıntılar, bağımlılıklar ve duygusal yeme gibi birçok psikolojik sorunun tedavisinde etkilidir.
Ayrıca yorgunluk, migren ve fibromiyalji gibi psikosomatik rahatsızlıkların yanı sıra, tekrarlayan istenmeyen davranışlar ve bağlanma problemlerinde de fayda sağlar.
EMDR yaklaşımına göre, mevcut psikolojik problemlerin çoğunun kökeninde bireyin yaşadığı travmatik deneyimler yer alır.
EMDR’den Sonra Yorgun Hissetmek Normal mi?
Evet, EMDR sonrasında yorgun hissetmek oldukça normaldir. Bu durum, çalışılan anının yoğunluğuna bağlı olarak değişir. Sinir sistemi ve bedenin yoğun şekilde çalışması, geçici bir yorgunluğa yol açabilir. Bol su içmek genellikle iyi gelir.
EMDR Terapisi Kaç Seans Sürer?
Seans sayısı, kişinin yaşadığı sorunun niteliğine ve geçmişine bağlı olarak değişir. Araştırmalar, katılımcıların %80-90’ında, tek bir travmanın yaklaşık 3 seansta işlenebildiğini göstermektedir.
Ancak, her rahatsız edici olayın EMDR ile ele alınması gerekmez. Travmanın ne kadar eski ve karmaşık olduğu, terapi süresini belirleyen önemli bir faktördür.
EMDR’nin Etkileri Kalıcı mıdır?
EMDR, travmaya bağlı rahatsız edici düşünce, duygu ve bedensel duyumlarda hızlı ve kalıcı bir azalma sağlar.
EMDR’nin yarattığı değişimler kalıcıdır çünkü bu yöntem, beyinde doğrudan değişim yaratan bir terapi yaklaşımıdır.
EMDR Bastırılmış Anıları Ortaya Çıkarır mı?
EMDR, bazen unutulmuş ya da bastırılmış anıları da açığa çıkarabilir. Ortaya çıkan anılar yalnızca olumsuz değil, aynı zamanda geçmişte yaşanmış olumlu ve güzel anılar da olabilir. Terapi ilerledikçe bireyler, bu olumlu anıları yeniden hatırlamaya başlar.
EMDR ve Beyin
EMDR terapisi, travmatik anıları yeni bilgilerle bütünleştirerek uyumsuz sinir ağlarını değiştirir. Üzücü düşünce ve duygular, olumlu düşüncelerle harmanlanır; bu süreçte yeni farkındalıklar gelişir ve bedendeki donmuş hisler çözülmeye başlar.
EMDR, beynin alt kısmında yer alan ve duygusal beyin olarak bilinen limbik sistemi etkileyerek değişim sağlar. Yapılan beyin görüntüleme araştırmaları, EMDR sonrasında beyinde olumlu değişiklikler meydana geldiğini göstermektedir.
EMDR’nin Bana Uygun Olup Olmadığını Nasıl Anlarım?
EMDR terapisinin sizin için uygun olup olmadığını en iyi terapistiniz belirleyebilir. Terapistiniz, eğer EMDR’ye hemen hazır olmadığınızı düşünüyorsa, ilk birkaç seansta sizi güçlendirip EMDR sürecine hazırlık yapabilir.
Online EMDR Terapisi
Deneyimli bir EMDR terapisti tarafından gerçekleştirilen online EMDR, güvenlidir ve yüz yüze EMDR kadar etkili sonuçlar verir.
Araştırmalar, online EMDR terapisinin yüz yüze yapılan EMDR kadar etkili olduğunu göstermektedir.
EMDR Terapisi Başvuru Formu için tıklayınız.
EMDR ve Bilateral Stimülasyon
EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) terapisi, travma ve PTSD (Post Travmatik Stres Bozukluğu) gibi durumların yanı sıra; anksiyete, depresyon, OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk), kronik ağrı ve bağımlılık gibi çeşitli ruhsal bozuklukların tedavisinde kullanılan etkili bir psikoterapi yöntemidir. EMDR terapisinin temel özelliği, hastanın travma anısına odaklanırken aynı zamanda bilateral stimülasyon deneyimlemesidir. Bu stimülasyon; göz hareketleri, sesler veya dokunma yoluyla sağlanabilir ve beyindeki travma anılarının daha az rahatsız edici hale gelmesine yardımcı olur.
Bilateral Stimülasyon Çeşitleri
Göz Hareketleri: Hasta, terapistin parmağını ya da bir nesneyi gözleriyle hızlı bir şekilde takip eder. Bu teknik beyindeki bilgi işleme sürecini hızlandırır. Travma ile ilgili anıların daha az yoğun bir şekilde yeniden yaşanmasına yardımcı olur.
Ses Stimülasyonu: Kulaklık aracılığıyla sağ ve sol kulaklara alternatif sesler gönderilerek yapılan bilateral stimülasyon da EMDR terapisinde kullanılır. Bu yöntem göz hareketlerinin uygun olmadığı durumlarda tercih edilebilir ve benzer şekilde travma anılarının işlenmesine yardımcı olur.
Dokunma (Taktiksel) Stimülasyon: Hastanın ellerine veya dizlerine hafif dokunuşlar ya da hafifçe vurarak yapılan taktiksel stimülasyon, diğer yöntemlere alternatif bir bilateral stimülasyon formudur. Bu yöntem de beyindeki işleme mekanizmasını aktive ederek travma anılarının etkisinin azaltılmasına yardımcı olur.
Her bir stimülasyon yöntemi, travma anıları üzerindeki yoğun duygusal yükün hafifletilmesine ve bireylerin bu anılara karşı daha sağlıklı bir perspektif geliştirmesine yardımcı olur.
EMDR Terapisi Başvuru Formu için tıklayınız.
Online EMDR Terapisi randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji Enstitüsü
yulepsikoloji@gmail.com
Kaynaklar
EMDR International Association
EMDR International Association
Shore Therapy Center for Wellness
Devamı
Bireysel Terapi Nedir
Bireysel terapi, kişinin duygusal ve zihinsel zorluklarını ele almasına, kendini daha iyi anlamasına ve yaşam kalitesini artırmasına yardımcı olan bir psikoterapi türüdür. Terapist ve danışan arasında güvene dayalı bir iş birliğiyle gerçekleşir ve danışanın ihtiyaçlarına uygun bir terapi süreci sunar.
Bireysel terapi, kişinin kendini ifade etmesine, duygularını keşfetmesine ve sorunlarla başa çıkma becerilerini geliştirmesine olanak tanır. Ayrıca, bireyin refahını olumsuz etkileyen semptomların iyileştirilmesi veya kontrol edilmesi hedeflenir.
Bireysel Terapinin Amaçları
Bireysel terapi; kişinin yaşadığı zorluklara yönelik çözüm yolları geliştirmeyi, duygusal yüklerini hafifletmeyi ve yaşamına yeni bir yön vermesini sağlamayı hedefler. Terapi sürecinde aşağıdaki konular ele alınabilir:
- Duygu ve düşünceleri ifade etme,
- Davranış kalıplarını fark etme,
- Problemleri ve çatışmaları çözme,
- Güçlü yönleri ve zayıflıkları keşfetme.
Bireysel terapinin süresi, ele alınan konuların niteliğine ve danışanın ihtiyaçlarına bağlı olarak kısa veya uzun dönemli olabilir.
Bireysel Terapi ile Destek Alabileceğiniz Durumlar
Bireysel terapi; strese, üzüntüye, öfkeye veya çatışmaya neden olabilecek birçok farklı durumda etkili bir destek sunar. Aşağıdaki durumlarda bireysel terapi sizin için faydalı olabilir:
- Kaygı bozuklukları ve stres,
- Depresyon ve duygusal dalgalanmalar,
- Özgüven ve özsaygı problemleri,
- Travma ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB),
- Yas süreci ve kayıplar,
- İlişki sorunları ve çatışmalar,
- Aile içi şiddet veya duygusal istismar,
- Yeme bozuklukları,
- Bağımlılıklar (madde, sosyal medya, vb.),
- Fobiler ve korkular,
- Zorbalığa maruz kalma,
- Uykusuzluk ve diğer uyku problemleri.
Bireysel Terapinin Faydaları
Bireysel terapi, duygusal ve zihinsel iyilik halinizi geliştirecek birçok fayda sunar:
- Kendinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olur.
- Duygularınızı nasıl yöneteceğinizi öğretir.
- Sorunların temel nedenlerini keşfetmenizi sağlar.
- Sağlıklı başa çıkma becerileri kazandırır.
- Yaşam değişikliklerine uyum sağlamanızı destekler.
- Benlik saygınızı artırır ve karar alma süreçlerinizi iyileştirir.
Terapiye Ne Zaman Başvurmalısınız?
Bir sorun, günlük yaşamınızı etkiliyor veya sizi sürekli bunaltıyorsa, terapiye başvurmanın zamanı gelmiş olabilir. Sık sık mutsuz hissediyorsanız, yaşamınızdaki sorunlar hakkında umutsuzsanız veya profesyonel bir destek almadan üstesinden gelemeyeceğinizi düşündüğünüz bir zorlukla karşı karşıyaysanız, bireysel terapi size yardımcı olabilir.
Bireysel Terapide Gizlilik ve İlk Seans
Bireysel terapide gizlilik esastır. İlk seans, danışanın yaşadığı zorlukların anlaşılmasına odaklanır ve terapinin nasıl ilerleyeceği hakkında bilgi verir. Terapist ve danışan arasında güvenli bir ilişki kurmak, terapi sürecinin etkili bir şekilde ilerlemesi için önemlidir.
Bireysel Terapinin Süresi
Terapinin süresi; ele alınan konuların doğasına, kişinin iyileşme hızına ve ihtiyaçlarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bazı sorunlar kısa süreli terapi ile çözülebilirken, kronik veya daha karmaşık durumlar daha uzun süreli bir tedavi gerektirebilir.
Bireysel Terapi Hakkında Merak Edilenler
1. Bireysel terapiye kimler başvurabilir?
Bireysel terapi, duygusal veya zihinsel zorluklar yaşayan, kendini daha iyi anlamak isteyen veya yaşamında olumlu bir değişim arayışında olan herkes için uygundur.
2. Terapi ne kadar sürer?
Terapinin süresi, kişinin ihtiyaçlarına ve ele alınan konuların karmaşıklığına bağlıdır. Bazı durumlar birkaç seans içinde çözülebilirken, daha derin ve kronik sorunlar için daha uzun bir süreç gerekebilir.
3. Terapide gizlilik nasıl sağlanır?
Terapistler, danışanların paylaştığı bilgileri gizli tutmakla yükümlüdür. Ancak, kişinin kendisine veya başkalarına zarar verme riski varsa, bu durum gizlilik ilkesi dışında değerlendirilir. İlk seansta gizlilikle ilgili detaylar terapist tarafından açıklanır.
4. Terapi sürecinde hangi yöntemler kullanılır?
Kullanılan yöntemler, danışanın ihtiyaçlarına göre belirlenir. Bu yöntemler arasında bilişsel davranışçı terapi (BDT), şema terapi, EMDR ve psikodinamik terapi gibi yaklaşımlar yer alabilir.
5. Terapide konuşmak zorunda mıyım?
Terapide konuşmak önemli bir unsurdur, ancak bazı danışanlar başlangıçta duygularını ifade etmekte zorlanabilir. Terapist, bu süreci kolaylaştırmak için destekleyici bir yaklaşım sunar.
6. Terapide olumlu bir sonuç ne kadar zamanda alınır?
Bu, kişinin terapiye olan bağlılığına, ele alınan sorunlara ve terapistin yöntemine bağlı olarak değişir. Düzenli seanslara katılmak ve verilen ödevleri yerine getirmek, süreci hızlandırabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yaşam kalitenizi artırmak ve kendinizi yeniden keşfetmek için bireysel terapi sürecine adım atabilirsiniz.
Psikolojik Danışmanlık Başvuru Formu için tıklayın.
Online psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.
Devamı