Psikodinamik Psikoterapi
Psikodinamik psikoterapi, bilinçaltındaki düşünce ve duyguların bireyin davranışları üzerindeki etkisini incelemeye odaklanan bir psikoterapi türüdür. Bu terapi yaklaşımı, bireyin geçmiş deneyimlerinin, özellikle çocukluk dönemi yaşantılarının, şu anki duygu, düşünce ve davranışlarına nasıl etki ettiğini anlamaya çalışır. Sigmund Freud’un psikanalitik kuramına dayanmakla birlikte, modern psikodinamik terapi, daha kısa süreli ve hedefe yönelik müdahalelerle uyarlanmıştır.
Temel İlkeler ve Teknikler
Psikodinamik terapinin temel ilkesi, bilinçdışı süreçlerin bireyin ruhsal durumunu ve davranışlarını şekillendirdiği fikridir. Terapide, bireyin geçmişte yaşadığı ve çözümlenmemiş duygusal deneyimlerin güncel yaşantılara nasıl yansıdığı incelenir. Bu süreçte, terapist ve danışan arasındaki ilişki, danışanın bilinçdışı malzemeyi ortaya çıkarmasına yardımcı olur.
Başlıca teknikler şunlardır:
- Serbest Çağrışım: Danışanın aklına gelen her şeyi sansürsüz bir şekilde dile getirmesi teşvik edilir. Bu, bilinçdışı düşünce ve duyguların su yüzüne çıkmasına yardımcı olur.
- Rüya Analizi: Rüyalar, bilinçdışı arzuların ve korkuların bir ifadesi olarak görülür. Terapist, rüyaların sembolik anlamlarını çözümleyerek danışanın bilinçdışını anlamaya çalışır.
- Aktarım: Danışanın, terapiste karşı geçmişteki önemli figürlerle (ebeveynler, otorite figürleri gibi) yaşadığı duyguları aktarması. Bu süreç, danışanın bilinçdışı duygusal kalıplarını keşfetmesine yardımcı olur.
- Direnç: Danışanın bilinçdışındaki acı verici düşünce ve duyguları fark etmesini engelleyen bilinçli ya da bilinçsiz savunma mekanizmalarıdır. Terapist, bu direnci analiz ederek danışanın içgörü kazanmasına yardımcı olur.
Psikodinamik Psikoterapi Süreci Nasıl İşler
Psikodinamik psikoterapi süreci, terapist ve danışan arasında güçlü bir terapötik ilişki kurmayı gerektirir. Terapi genellikle haftada bir veya daha fazla seans şeklinde düzenlenir ve her seans yaklaşık 45-50 dakika sürer. Terapist, danışanın serbest çağrışım yapmasını teşvik eder ve bu süreçte ortaya çıkan bilinçdışı içerikleri analiz eder. Terapinin süresi, danışanın ihtiyaçlarına ve terapi hedeflerine bağlı olarak değişebilir. Psikodinamik terapi, genellikle uzun süreli bir süreçtir ve danışanın kendini derinlemesine keşfetmesine olanak tanır.
Psikodinamik Psikoterapinin Yararları
Bu terapi yaklaşımı, bireylerin kendilerini daha iyi anlamalarını, içsel çatışmalarını çözümlemelerini ve daha tatmin edici ilişkiler geliştirmelerini sağlar. Özellikle uzun süreli ve karmaşık ruhsal sorunlarda etkili olduğu bilinmektedir. Psikodinamik terapi, bireyin iç dünyasına derinlemesine bir bakış sunar ve bu sayede daha kalıcı değişimlere yol açar.
Psikodinamik psikoterapi, bireylerin bilinç dışındaki duygu ve düşüncelerini keşfederek içsel dengelerini iyileştirmelerine yardımcı olan etkili bir terapi yöntemidir. Bu terapi süreci, bireyin geçmiş deneyimlerinin bugünkü yaşam üzerindeki etkilerini anlamasına olanak tanır ve derin bir içsel dönüşüm sağlar.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Randevu veya bilgi almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.
Referanslar:
- Shedler, J. (2010). The efficacy of psychodynamic psychotherapy. American Psychologist, 65(2), 98-109. https://doi.org/10.1037/a0018378
- American Psychoanalytic Association. (2021). What is Psychodynamic Psychotherapy?
- Gabbard, G. O. (2004). Long-Term Psychodynamic Psychotherapy: A Basic Text. American Psychiatric Publishing.
Psikanalitik Psikoterapi
Psikanalitik psikoterapi, Sigmund Freud’un çalışmalarına dayanan ve bireyin bilinçaltı düşünce, duygusal tepkiler ve davranışları üzerine odaklanan bir terapi türüdür. Bu yaklaşım, bireyin bilinçaltındaki çatışmaları, bastırılmış duyguları ve anıları keşfetmeye ve işlemeye yöneliktir. Bu süreçte, bireyin geçmiş deneyimlerinin ve çocukluk çağındaki ilişkilerin şimdiki duygu durumu, davranışları ve ilişkiler üzerinde nasıl etkili olduğunu anlaması hedeflenir.
Psikanalitik terapinin temel öğeleri arasında serbest çağrışım, rüya analizi ve transferans gibi kavramlar bulunur. Serbest çağrışım, danışanın aklına gelen her şeyi düzenlemeden ve sansürlemeden ifade etmesini içerir. Rüya analizi, rüyaların, bastırılmış düşünce ve arzuların simgesel ifadeleri olarak değerlendirilmesi sürecidir. Transferans, danışanın terapiste karşı geçmişteki önemli kişilere yönelik duygularını aktarması fenomenidir. Terapist ayrıca karşı-transferansı da göz önünde bulundurur. Yani terapist kendi duygularını ve danışana olan tepkilerini analiz eder.
Psikanalitik psikoterapi genellikle uzun süreli bir süreçtir ve haftada birkaç kez terapi seansı gerektirebilir. Bu terapi türü, bireyin kendi iç dünyasına derinlemesine bir bakış atmasını ve içsel çatışmaları çözme konusunda içgörü kazanmasını sağlamayı amaçlar. Böylece, bireyin daha sağlıklı psikolojik mekanizmalar geliştirmesi ve yaşam kalitesini iyileştirmesi hedeflenir.
Psikanalitik Psikoterapinin Öncüleri
Bu disiplinin temellerini atan ve teorileriyle psikanalizi şekillendiren kişilerdir. Bu öncülerin çalışmaları, psikanalitik düşüncenin gelişiminde kritik rol oynamıştır. İşte en önemli bazı öncüler ve katkıları:
Sigmund Freud (1856-1939)
Psikanalizin kurucusu olarak kabul edilen Freud, insan psikolojisinin anlaşılmasında devrim yaratan teoriler geliştirdi. Bilinçaltı, bastırma, ödipus kompleksi ve rüya analizi gibi kavramlarla insan davranışlarının ve düşüncelerinin altında yatan nedenleri açıklamaya çalıştı.
Carl Gustav Jung (1875-1961)
Freud’un öğrencisi olarak başlayan ancak daha sonra kendi yolunu ayıran Jung, analitik psikolojinin kurucusudur. Jung, kolektif bilinçaltı, arketipler ve bireyselleşme süreci gibi kavramlar geliştirdi. Psikanalizi, kişisel ve kültürel bilinçaltını içerecek şekilde genişletti.
Melanie Klein (1882-1960)
Çocuk psikanalizinin öncülerinden biri olan Klein, çocukların erken yaşlardaki içsel dünyalarını ve bunun yetişkinlikteki etkilerini inceledi. Nesne ilişkileri teorisine önemli katkılarda bulunarak, bebeklerin ilk ilişkilerinin psikolojik gelişim üzerinde derin etkileri olduğunu savundu.
Anna Freud (1895-1982)
Sigmund Freud’un kızı olan Anna Freud, çocuk psikanalizine ve savunma mekanizmaları teorisine önemli katkılar yaptı. Özellikle çocukların psikolojik savunmalarını ve bu savunmaların terapi sürecinde nasıl ele alınabileceğini inceledi.
Donald Winnicott (1896-1971)
İngiliz pediatrist ve psikanalist olan Winnicott, çocuk gelişimi, annelik ve aile ilişkileri üzerine çalışmalar yaptı. “Yeterince iyi anne” kavramını tanıttı ve çocuğun gelişiminde oyunun önemini vurguladı.
Otto Kernberg (1928- )
Kernberg, kişilik bozukluklarıyla ve nesne ilişkileriyle ilgili önemli çalışmalar yaptı. Özellikle sınırda kişilik bozukluğu üzerine teoriler geliştirdi ve psikanalitik terapide bu bozuklukların tedavisine yönelik yaklaşımlar sundu.
Heinz Kohut (1913-1981)
Kendilik psikolojisinin kurucusu olarak bilinen Kohut, insanın kendilik duygusunun nasıl geliştiğini ve narsisistik kişilik bozukluklarının tedavisindeki psikanalitik yaklaşımları inceledi.
Bu öncülerin her biri, psikanalitik teori ve pratiğin farklı yönlerini geliştirmiş ve derinleştirmiştir. Çalışmaları, psikanalitik psikoterapinin temelini oluşturur ve günümüzde hala bu alandaki çalışmalara ilham vermeye devam etmektedir.
Yule Psikoloji Enstitüsü
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
yulepsikoloji@gmail.com
Devamı
Arketipler: Modern Psikolojideki Etkisi
Arketiplerin modern psikolojideki etkisi, özellikle Carl Jung’un çalışmaları üzerinden önemli bir yer tutmaktadır. Jung, insanların kolektif bilinçdışında yer alan ortak semboller ve mitlerle nasıl etkileşime girdiğini incelemiştir. Bu kolektif bilinçdışı, kişisel bilinçdışımızdan farklı olarak, tüm insanlıkla paylaşılan ve genellikle arketipler olarak adlandırılan yapılar içerir.
Örneğin, Jung’un “gölge” arketipi, kişinin kendisinde olumsuz olarak gördüğü ve dış dünyaya göstermekten kaçındığı yönlerini temsil eder. Bu utanç veya kaygı kaynağı olabilir. Bireyin bu yönleriyle yüzleşmesi ve bunları bütünlüğe kavuşturması gerekir.
Jung, ayrıca “anima” ve “animus” arketiplerini tanımlamıştır. Erkeklerde anima, kadınlar içinse animus. Kişinin karşı cinsin idealize edilmiş temsili olarak görülür. Bu arketipler, kişinin cinsiyet kimliği oluşturulurken bastırılan kişilik yönlerini temsil eder. Kişinin hayatı boyunca bu yönlerle yeniden bağlantı kurmasına yardımcı olur.
Modern psikoloji, Jung’un arketipler teorisini çeşitli şekillerde uygulamaktadır. Örneğin, bireylerin idealize edilmiş bir versiyonunu sunan “persona” arketipi, kişilik testlerinin geliştirilmesine ve Jung’un tanımladığı içe dönük ve dışa dönük kişilik tiplerinin incelenmesine ilham kaynağı olmuştur.
Arketiplerin farkında olmak, bireylerin kendi motivasyon sistemlerinin nasıl etkinleştirildiğini anlamalarını sağlar. Örneğin, rekabetçi bir iş ortamında kişilerin arketipleri farklı şekilde aktif olabilir. Ayrıca, bir arketipin aşırı gelişimi, diğerlerinin gelişememesine neden olabilir. Bu durum, kişinin belirli hedeflere tek yönlü odaklanmasına ve bu hedeflere ulaşılamadığında derin bir hayal kırıklığı hissetmesine neden olabilir.
Jung’un arketip teorisi, insan psikolojisini anlamak ve bireysel gelişim süreçlerine rehberlik etme açısından hala önemini korumaktadır. Bu teori, modern psikolojinin çeşitli alanlarında, özellikle bireysel ve kolektif bilinçdışını anlamak ve terapötik süreçlerde kullanılmak üzere uyarlanmıştır.
Jung tarafından tanımlanan bazı temel arketipler şunlardır
Gölge
Kişinin kabul etmek istemediği, genellikle olumsuz olarak algıladığı yönlerini temsil eder. Gölge, bastırılmış düşünceler, istekler ve duyguları içerir. Örneğin, bir kişi, toplum tarafından kabul edilmez bulunan agresif veya kıskanç yönlerini bu arketip altında bastırabilir.
Anima ve Animus
Jung’a göre, her bireyde karşı cinsin özelliklerini temsil eden bir arketip bulunur. Erkeklerde “anima”, kadınlarda ise “animus” olarak adlandırılır. Bu arketipler, karşı cinsin idealize edilmiş temsilleri olarak görülür ve kişinin karşı cinsle olan ilişkilerinde önemli bir rol oynar.
Kahraman
Zorlukların üstesinden gelme, cesaret, fedakarlık ve kendini aşma temalarını içerir. Kişinin yaşamındaki önemli geçiş dönemlerinde, özellikle zorluklar ve engellerle yüzleşirken ortaya çıkar.
Bilge Yaşlı Adam
Bilgelik, bilgi ve rehberlikle ilişkilendirilir. Hikayelerde ve mitolojide sıkça karşılaşılan bu karakter, genellikle yol gösterici ve öğretici bir rol üstlenir.
Büyük Anne
Bu arketip, besleyici, koruyucu ve şefkatli anne figürünü temsil eder. Güvenlik ve destek gibi temel insan ihtiyaçlarını yansıtır.
Kahramanın Yolculuğu
Kişinin hayatında bir dönüşüm geçirdiği, zorluklarla yüzleştiği ve sonunda değişerek döndüğü bir süreci anlatır. Bu yolculuk genellikle zorlu engelleri aşmayı ve kişisel gelişimi içerir.
Çocuk
Masumiyet, yeniden doğuş, kurtuluş ve yenilikçilikle ilişkilendirilir. Bu arketip, başlangıçlar, potansiyel ve yeni başlangıçlarla ilgilidir. Çocuk arketipi aynı zamanda kişinin içsel neşesi ve yaratıcılığını temsil eder.
Hilekar
Sınırları zorlayan, kuralları ihlal eden ve değişimi tetikleyen kişiliği ifade eder. Bu arketip genellikle mizah ve alayla ilişkilidir ve sosyal normları sorgulamak için kullanılır.
Yaratıcı
Yenilikçilik, yaratıcılık ve hayal gücünü temsil eder. Bu arketip, dünyayı değiştirebilecek yeni fikirler ve yaratımlarla ilişkilendirilir.
Bakıcı
Bakıcı arketipi, şefkat, fedakarlık ve diğerlerine yardım etme arzusunu yansıtır. Bu arketip, insanları koruyan ve destekleyen, empati ve anlayışla hareket eden kişilerde görülür.
Hükümdar
Hükümdar arketipi, kontrol, güç ve otorite ile ilgili temaları içerir. Bu arketip, liderlik, sorumluluk ve düzeni koruma arzusunu temsil eder.
Sevgili
Romantizm, aşk, tutku ve çekicilikle ilişkilendirilir. Bu arketip, insanlar arasındaki bağları ve yakınlıkları vurgular ve genellikle romantik ilişkilerde ve cazibede önemli bir rol oynar.
Yule Psikoloji Enstitüsü
Kaynaklar
Richards, R. J. (2016). Objectivity and the theory of the archetype. What Reason Promises: Essays on Reason, Nature and History. De Gruyter, Berlin, 26-37.
Serrican, E. (2015). Reflexion of the archetype concept in Carl Gustav Jung’s theory of analytical psychology to the literature. International Journal of Social Sciences and Education Research, 1(4), 1205-1215.
Devamı
Arketip Nedir
Arketip, insanların kolektif bilinçdışında yer alan evrensel semboller ve temaları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Carl Jung’un psikolojik teorilerinde önemli bir yere sahip olan bu kavram, insanların tarih boyunca oluşturduğu mitler, hikayeler ve rüyalar aracılığıyla kültürler arası benzerlikleri ve ortaklıkları keşfetmemize olanak tanır. Arketipler, insan deneyiminin temel yönlerini yansıtan derinlemesine kalıplardır ve bu nedenle farklı kültürlerde ve zamanlarda bile benzer hikayelerin ve karakterlerin ortaya çıkmasına neden olur.
Bu evrensel kalıplar, bireyin kendi kişisel hikayesini ve yaşam yolculuğunu anlamasına yardımcı olan bir çerçeve sunar. Özellikle marka hikayeciliği, reklamcılık ve içerik oluşturma gibi alanlarda, arketiplerin gücünden yararlanmak, hedef kitleyle daha derin bir bağlantı kurmak için etkili bir yöntemdir.
12 Arketip
Carl Jung’un 12 arketipi, insanın ortak bilinçaltındaki evrensel semboller ve temaları temsil eder. Jung’a göre, bu arketipler insan psikolojisinin temel yapı taşlarıdır ve bireysel ve kolektif bilinçaltımızın derinliklerinde yer alır.
Jung‘un 12 arketipi, bireyin iç dünyasındaki ve dış dünyadaki deneyimlerini şekillendiren içgüdüsel enerjileri ve davranış kalıplarını tanımlar. Bu arketipler, insanın yaşamındaki temel rolleri, deneyimleri ve duygusal tepkileri temsil eder. Her birey, bu arketiplerin farklı kombinasyonlarına sahip olabilir ve bu da onların dünyayı nasıl algıladıklarını ve nasıl tepki verdiklerini etkiler.
Yardımsever (Caregiver)
Şefkati ve cömertliği temsil eder.
Koruyucu, özverili, fedakâr, bakıp büyüten ve genellikle ebeveyndir.
İyiliksever, dostane, faydası dokunan ve güvenilirdir.
Yaratıcı (Creator)
Yenilikçiliği, sanatsallığı ve yaratıcılığı temsil eder.
Yeniliği, güzelliği ve estetik bir standardı arayan bir hayalperesttir.
Nicelik üzerinden niteliği vurgular.
Sıradan Adam (Regular Guy/Everyman/Everywoman)
Çalışan çoğunluk (emekçi) sınıfını, güçsüz takımı ve komşuyu (halktan birini) temsil eder.
Azimli, erdemli, gerçekçi, büyük ölçüde samimi ve bazen kadercidir.
Genellikle alçak gönüllüdür.
Kaşif (Explorer)
Bağımsız ve gönüllü maceraperest ile temsil edilir.
Keşfetmek ister, kendisini ve çevresini gözler.
Sürekli hareket halindedir ve gezgindir.
Kahraman (Hero)
Cesur ve cengâver bir savaşçı tarafından temsil edilir.
Asil bir kurtarıcı ve mücadelecidir.
İlham verir ve insanlığı güç bir durumdan kurtarır.
Masum (Innocent)
Saf, inançlı, naif ve çocuksu karakter ile temsil edilir.
Alçakgönüllü ve sakindir.
Mutlu ve sade bir cennete özlem duyar.
Soytarı (Jester)
Eğlence ve zevk için yaşamayı temsil eder.
Oyuncu, yaramaz ve komedyendir.
Çoğunlukla alaycı ve neşelidir.
Aşık (Lover)
İçten, romantik, şehvetli ve tutkulu olmayı temsil eder.
Sevgi ve zevk vermek ister.
Sihirbaz (Magician)
Fizikçi veya kimyacı, hayalperest bir karakter tarafından temsil edilir.
Doğal güçlerle, dönüşüm ve başkalaşımlarla ilgilidir.
Asi (Outlaw)
İsyankâr ve yerleşmiş inançlara veya kurumlara karşı çıkan kimse tarafından temsil edilir.
Uyumsuz ve hayatta kalandır.
Çoğunlukla intikamcı ve kurallara uymayan biridir.
Kral (Ruler)
Güce ve kontrole şiddetli eğilim duyan kimse tarafından temsil edilir.
Lider, patron ve hakimdir.
Yüksek etki gücüne sahip ve inatçıdır.
Kimi zaman acımasız olabilir.
Baskınlığını korur ve diğerlerini yönetir.
Bilge (Sage)
Bilgi, tecrübe ve aydınlanmaya değer vermeyi temsil eder.
Uzman ve danışmandır.
Bilgeliğini ve zekasını kullanır.
Biraz kendini beğenmiş olabilir.
Bilimsel, felsefi ve akıllıdır.
Dünyada ünlü bir rehberdir.
“Jung Ekolüyle Rüyalarımı Nasıl Analiz Ederim?” bölümü için Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast Serisinin ilk iki bölümünü aşağıdaki bağlantıya tıklayarak dinleyebilirsiniz.
Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast
Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Youtube
Arketip Nedir
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Jung, C. G. (2014). Four archetypes. Routledge.
YAKIN, V., & Canan, A. Y. (2012). Markaların Kişilik Arketiplerinin Algılanması Üzerine Bir Araştırma Turkish Online Journal of Design Art and Communication, 2(3), 27-36.
Devamı