Göç ve göçün psikolojik etkileri
Göç
Göç, birçok nedenden ötürü insanların kendi yaşam yerlerinden kopup kendilerine yeni yerleşim yeri bulmalarıdır. Göçün belli, başlı sebepleri: savaş, dini sebepler, ekonomik sebepler, siyasal sebepler, ailevi sebeplerdir. Göçün sebeplerine bakıldığında itici nedenler, çekici nedenler ve iletici nedenler olmak üzere üç çeşit neden sayılmaktadır. İtici nedenler, içinde bulundukları durumun kendi hayat yaşantıları açısından uygun olmadığını düşündükleri yaşam şeklidir. Çekici nedenler ise şehir hayatının teknolojik rahatlıkları, hayat refahı, yaşam standartlarının yüksekliği vb. birçok şeydir. İletici nedenler ulaşım ağının gelişmesi, kitle iletişim araçlarıyla dış dünyanın insanların bilgisine sunulması ve bu sayede insanların farkındalığının artması olayıdır (Ceylan, 2012). Sayılan bu nedenlerin dışında birde terör nedeniyle yaşanan zorunlu göç gerçeği vardır.
Uzaklık ölçütüne göre tanımlanan iki türlü göç vardır: İç göç ve dış göç. Mültecilik ülkeler arasında farklı tanımlanmakla birlikte, uluslararası anlaşmalarda zorunlu iç göçmenlikle ilgili herhangi bir maddeye rastlanmamaktadır. Oysa dünya genelinde 25 milyondan fazla insanın bu tür bir göçe maruz kaldığı ve sayılarının gittikçe artarak mültecileri aştığı belirtilmektedir. Gerek zorunlu iç göçmenler gerekse mülteciler benzer nedenlerle göçe zorlanmalarına karşın, mülteciler daha fazla uluslararası destek görmektedir. Oysa var olan tanımlamalarda iki grubu ayıran tek önemli vurgu uluslararası sınırların geçilmesidir (Ceylan,2012).
Göç Türleri
Göçler “gönüllü göçler” ve “zorunlu göçler” olarak ikiye ayrılır. Gönüllü göç, insanların kendi istekleri ve beklentileri doğrultusunda, bir kentten diğerine ya da bölgeye olan yer değiştirmelerdir (Özkalp, 1990). Gönüllü göçün özelliği bireyin isteğine bağlı olmasıdır; fakat bu isteği yaratan, genellikle göç edilen yerdeki ekonomik ve sosyal koşulların zorlamasıdır. Zorunlu göç ise, bireylerin özgün yaşam alanından zorunlu ve elinde olmayan nedenlerle kopmak durumunda bırakılmasıdır (Gürel, 2001).
Göç ve psikolojik etkileri
Genellikle birinci kuşak göçmenler değerlerini korurlarken bunların çocukları olan ikinci kuşak göçmenler, yüksek taklit yetenekleri sayesinde kent şivesini, kentli giyim tarzını çabuk öğrenirler; fakat kentli yaşıtları ile daha çok benzeşebilecekleri başka ortak yönler bulamazlar. Bir yandan, aileleri tarafından kendi kültürlerinden uzaklaşmakla suçlanırlarken öte yandan da toplum tarafından kent yaşamına uyum sağlamaları beklenmektedir. İkinci kuşak göçmen için bu kargaşa ortamından kaçmanın en kolay yolu uyuşturucu maddelere ve alkole sığınmaktır. Göç alan yerleşim yerlerinde yapılan çalışmalara göre uyuşturucu madde ve alkol kullanımı açısından bir sıralama yapılırsa; ikinci kuşak göçmenlerin birinci (en çok kullanan), yerli halkın ikinci ve birinci kuşak göçmenlerin üçüncü sırada olduğunu göstermiştir (Balcıoğlu ve diğerleri, 2001).
Göç eden bireylerin içinde bulunduğu “kayıp” duygusu psikolojik olarak olumsuz yönde etkilenmelerine sebep olacaktır. Aile bağları ve arkadaşlık ilişkilerindeki kopma, kültürel ve gündelik yaşam biçimindeki değişimler gibi birçok neden kayıp duygusuna etki edecektir. Göç eden bireyler kendi kültürel değerlerini de yanlarında taşıyacaklardır. Ancak diğer kültür ile uyum sağlanamazsa birey kendisini yalnız hissedecek ve diğerleri tarafından ötekileştirilecektir. Bunun psikolojik sonuçları doğrultusunda, saldırganlık, içe kapanıklık, duyarsızlık gibi davranış bozuklukları ortaya çıkma ihtimali doğacaktır.
Meksikalı göçmen işçiler ile yapılan çalışmada, yeni kültüre uyum sağlayamayan göçmenlerde anksiyete ve stres düzeylerinin yüksek olduğu ve bunun sonucunda yüksek düzeyde depresyon görülmüştür. Aynı çalışmada göçmenlerin yaşadıkları anksiyete ile ilişkili değişkenlerin, düşük benlik saygısı, etkisiz sosyal destek, göçmenlerin normal yaşam tarzına katılmalarındaki engeller, düşük eğitim düzeyi ve yüksek düzeyde kültüre uyum sağlayamama kaynaklı stres olduğu bildirilmektedir (Tuzcu ve Bademli, 2014). Strese verilen yanıt ve hastalıklarda göçmenlerin sosyal kaynakları belirleyici olabilir ve karşılaşılan zorluk derecesi de etkiler. Özellikle ruhsal sağlık üzerindeki etkili olan uyum sürecinde sosyal ağ, cinsiyet, yaş, dil becerileri, eğitim düzeyi, dini inançları, göç nedenleri ve gidilen yerdeki karşılanma biçimi etkili olmaktadır. Sosyal ağ özellikle, göçmenlerin sağlık davranışlarında ve ruhsal sağlıklarında çok önemlidir.
Amerika’da yapılan tanımlayıcı bir çalışmada Bosna ve Kübalı göçmenlerin karşılaştıkları güçlükler ile baş etmede, etkisiz baş etme yöntemi olarak sigara içmeyi kullandıkları ve sigara içme oranlarının yüksek olduğu, erkeklerin kadınlara göre daha fazla sigara içtikleri ve daha fazla alkol tükettikleri belirtilmektedir (Kruseman ve ark. 2003). Ülkemizde yapılan bir çalışmada özellikle zorunlu göçün ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği ve kadın göçmenlerin erkek göçmenlere göre daha fazla duygusal zorlanma yaşadığı ifade edilmektedir (Sır ve ark. 1998). Göç olgusu bireyler açısından stresi arttıran bir olgu olmakla birlikte göçe maruz kalan her birey aynı aşamaları deneyimlemeyebilir. Bu durumda göç eden bireylerin stresle baş etme durumlarının değerlendirilmesi ve etkili baş etme yöntemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Ruh sağlığı açısından bütün göçmenlerin riskli grupta oldukları söylenemez. Yapılan bir çalışmada göçmenler arasında ruhsal durumların farklılık gösterdiği, psikososyal bakım alma konusunda ülkenin sağlık politikalarının etkili olduğu ve göçmenlerin psikososyal bakım arama davranışlarının önemli olduğu belirtilmektedir. Aynı çalışmada göçmenlerin ruh sağlıkları ile ilgili çalışmaların yetersiz olduğu ve göçmenlerin ruh sağlıklarına ilişkin çalışmaların arttırılmasına gereksinim olduğu vurgulanmaktadır( Linderth ve ark. 2008).
Göç ve Çocuk
Göç olgusunun çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi incelendiğinde gelişimlerinde ciddi sorunlar yarattığı görülmektedir. Çocuğun ergenlik sorunlarına, yeni yerleşilen yere uyum sağlama çabası eklenmiştir. Köydeki sosyal destek ağlarından yoksun, hayatta kalma mücadelesinin verildiği, değişik ortam ve yeni kültüre uyum sorunlarının yaşandığı durumlarda genç, ön yargı ve dışlanma ile karşılaşmaktadır. Evdeki değerler sistemi ile sokaktaki hayat çatışmaktadır. Bunun sonucunda davranış bozuklukları, şiddet eğilimi, depresyon, okul başarısızlığı gibi bozukluklar kendini gösterebilmektedir. Göç olgusu, dünyaya karşı güvensiz, sürekli tehdit duygusu ile yaşayan, çevresine yabancılaşan ve sonucunda düşmanca duygular beslemeye başlayan çocuk ve gençlerin yetişmesine yol açıyor. Yoksulluğun da etkilediği bu itilmiş ve sindirilmiş gençlik, önümüzdeki yıllarda kentlerde önemli problemler oluşturabilirler. Mesela günümüzde bir ara medyada çok tartışılan gasp, kapkaç gibi olaylar, göçün sonucu oluşan uyum ve ekonomik yetersizliklerden kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Özellikle bir grup vasıfsız aile reisleri, kırsal kesimdeki alışkanlıklarını şehirde de sürdürerek, aile geçimini, çocuklarını sokaklarda satıcılık yaptırarak sağlamaktadırlar. Satıcılık yapan bu çocukların çoğu zorunlu eğitim çağındadır. Sokaktaki çocuklar, eğitimden uzaklaşarak her türlü tacize, kaçırılma, öldürülme, yaralanma, suça zorlanma, fiziksel ve psikolojik gelişim bozukluklarına, madde bağımlılığına ve şiddete açık hâle geliyor. Öyle anlaşılıyor ki, çocukların eğitim problemlerinin çözümü, büyük ölçüde ailelerin sosyal, uyum ve ekonomik problemlerinin çözümüne bağlıdır. Çünkü kırsal aile düzeninde çocuğun rolü ve çocuktan beklentiler, şehirde yaşayan aile yapısına göre farklılık göstermektedir. Kırsalda, ekonomik değeri olan işlerde çalışmaya alışmış olan çocuklar, göç ettikleri yeni çevrede de aynı amaçlı, fakat değişik işlerde çalışmak durumunda kalmışlardır. Kırsal kesimde genellikle okul ve eğitim, ikinci plandadır. Göç ettikleri yerlerde, eğitimle ilgili bir gelenek oluşmamışsa, çocuklar bunun önemini kavramakta güçlük çekmektedirler. Ayrıca uyumsuzluk, yoksulluk, yoksunluk ve başarısızlıklar da çocukları eğitimden uzaklaştırmaktadır (Yıldırım, 2011).
Sonuç
İç göçlerin, bahsedilen olumsuz etkilerini en aza indirgemek konusunda alınacak bazı önlemler etkili olabilir. Göç veren yerleşim yerlerinde nüfus hareketlerini azaltmak ve daha durgun bir nüfus yapısına ulaşmak hedeflenmelidir. Göç alan yerleşim yerlerinde ise, devletin tüm kurumları ve sivil toplum kuruluşları, göçle gelen vatandaşların kente uyum sağlaması için işbirliği yapmalıdır. Göçle gelen vatandaşların barınma, eğitim, ruh sağlığı da dâhil olmak üzere sağlık imkânlarına bir an önce kavuşmaları; altyapı hizmetlerinden yararlanabilmeleri ve kalıcı bir iş bulabilmeleri, suça bulaşmamaları açısından önemlidir. Yine göçmen çocuk ve gençlerin, boş zamanlarını spor, hobi vb. faaliyetlerle geçirmeye yönlendirilmesi, madde bağımlılığı ve suç işleme oranlarını düşürecektir. Göç alan yerleşim yerlerinde görev yapan kolluk personeli, neredeyse tüm araştırmalarda ortaya çıkan; “göç alan yerlerde mala karşı suçlar artar” gerçeğini bilmeli ve önleyici kolluk faaliyetlerinin planlanmasında bu hususu dikkate almalıdır.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
REFERANSLAR
Aker, T., Ayata, B., Özeren, M., Buran, B., Bay, A. (2002). Zorunlu iç göç: ruhsal ve toplumsal sonuçları. Anadolu Psikiyatri Dergisi,3,97-103.
Aktürk, A. İ., Yakuboğlu, A., Çelik, D. ve Oral, G. (2013). Kayseri örneği üzerinden kentleşme ve şiddet ilişkisi: İleriye dönük bir projeksiyon, Sosyoloji Dergisi, 3(27), 25-40.
Ay, Y. (2013). İç Göçlerin Emniyet ve Asayişe Etkisi. Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2(1), 35-56.
Balcıoğlu, İ., Doksat, K. ve Tan, O. (2001). “Madde Bağımlılığı Göç ve Suç.” Yeni Symposium 39 (4), 185-191.
Ceylan, Y. (2012). Zorunlu Göç ve Suç İlişkisi (Muş İli Örneği). Akademik Bakış Dergisi, 32.
Erkan, R. ve Erdoğdu, M. (2006). Göç ve Çocuk Suçluluğu. Aile ve Toplum Dergisi, 3(9).
Gürel, S. (2001). “Türkiye’de Göç ve Bütünleşme Sorunsalı”, 21. Yüzyılın Karşısında Kent ve İnsan. Bağlam Yayınları, İstanbul.
Kruseman, M., Stoll B. E. ve Stalder, H. (2003). Interactive group education for refugees from the Former Yugoslavia to reduce their oil consumption. Patient Educ Counss, 49,171-176.
Lindert, J., Schouler-Ocak, M., Heinz, A. ve Priebe, S. (2008). Mental health, health care utilisation of migrants in Europe. Eur Psychiatry, 23,14–20.
Özen, Ş., Antar, S., Özbulut, Ö., Altındağ A, Oto R. (2001). İç göç yaşayan bir grup lise öğrencisinde ruhsal belirti şiddetinin cinsiyet ile ilişkisi. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Dergisi, 8(3), 156-162.
Özkalp, E. (1990). Sosyolojiye Giriş, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir.
Tuzcu, A. ve Bademli, K. (2014). Göçün Psikososyal Boyutu. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 6(1), 56-66.
İlgili Makaleler
Çocukluk Çağı Travmalarının Olumsuz Etkileri
Çocukluk Çağı Travmalarının Olumsuz Etkileri Çocukluk çağı travmaları...
Travma Bağı Neden Olur
Travma bağı, bireylerin travmatik ilişkilerde, özellikle de istismar eden ya da...
Tecavüz Algısında Kültürel Mitlerin Etkisi
Tecavüz Algısında Kültürel Mitlerin Etkisi: İnsanlık var olduğundan beri devam...
Trikotillomani (Saç Koparma Hastalığı) Nedir
Trikotillomani (Saç Koparma Hastalığı) Trikotillomani (Saç Koparma Hastalığı),...