Doğum Sonrası Depresyon ( Postpartum Depresyon)
Doğum sonrası depresyon (postpartum depresyon), doğumdan sonra ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Bu durumu yaşayan kişiler, duygusal dalgalanmalar, sık sık ağlama, aşırı yorgunluk, suçluluk ve kaygı hissederler. Bu duygular, bebeklerine bakmayı zorlaştırır.
Doğum sonrası depresyon nedir?
Bebek sahibi olmak hayatı değiştiren bir deneyimdir. Ebeveyn olmak heyecan vericidir ama aynı zamanda yorucudur. Özellikle ilk kez ebeveyn oluyorsanız, endişe veya şüphe hissetmeniz normaldir. Ancak, durumunuz aşırı üzüntü veya yalnızlık, şiddetli ruh hali değişiklikleri ve sık ağlama nöbetleri içeriyorsa, doğum sonrası depresyon yaşıyor olabilirsiniz.
Doğum sonrası depresyon, birinin doğum yapmasından sonra ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Sadece doğum yapan kişiyi etkilemez. Taşıyıcı anneleri ve evlat edinen ebeveynleri de etkiler. İnsanlar bebek sahibi olduktan sonra hormonal, fiziksel, duygusal, finansal ve sosyal değişiklikler yaşarlar. Bu değişiklikler, doğum sonrası depresyon belirtilerine neden olabilir.
Doğum sonrası depresyon türleri nelerdir?
Üç farklı doğum sonrası duygu durumu bozukluğu vardır:
Doğum sonrası hüznü veya bebek hüznü
Bebek hüznü, doğumdan sonra insanların %50 ila %75’ini etkiler. Bebek hüznü yaşıyorsanız, sık sık ve uzun süreli ağlama nöbetleri, sebepsiz yere üzüntü ve kaygı yaşarsınız. Bu durum genellikle doğumdan sonraki ilk hafta (bir ila dört gün) içinde başlar. Deneyim hoş olmasa da, genellikle iki hafta içinde tedavi gerektirmeden geçer. Yapabileceğiniz en iyi şey, destek bulmak ve arkadaşlarınızdan, ailenizden veya partnerinizden yardım istemektir.
Doğum sonrası depresyon
Doğum sonrası depresyon, bebek hüznünden çok daha ciddi bir durumdur. Daha önce doğum sonrası depresyon yaşadıysanız, her gebelikte riskiniz %30 artar. Bu depresyon, yoğun duygusal dalgalanmalar, sık ağlama nöbetleri, sinirlilik, yorgunluk, suçluluk, kaygı ve kendinize ya da bebeğinize bakamama gibi belirtilerle kendini gösterir. Doğumdan bir hafta içinde veya kademeli olarak, hatta bir yıl sonrasına kadar ortaya çıkabilir. Belirtiler birkaç ay sürer. Bu süreçte psikoterapi desteği alabilirsiniz.
Doğum sonrası psikoz
Doğum sonrası psikoz, doğum sonrası depresyonun son derece şiddetli bir formudur ve acil tıbbi müdahale gerektirir. Bu durum daha nadirdir ve doğumdan sonra sadece 1.000 kişide 1’ini etkiler. Belirtiler genellikle doğumdan hemen sonra hızla ortaya çıkar ve birkaç hafta ila birkaç ay arasında sürer. Belirtiler şiddetli ajitasyon, kafa karışıklığı, umutsuzluk ve utanç duyguları, uykusuzluk, paranoya, sanrılar veya halüsinasyonlar, hiperaktivite, hızlı konuşma veya mani içerir. Doğum sonrası psikoz, intihar riski ve bebeğe zarar verme riski nedeniyle acil tıbbi müdahale gerektirir. Tedavi genellikle hastaneye yatış, psikoterapi ve ilaç tedavisini içerir.
Doğum sonrası depresyondan kimler etkilenir?
Doğum sonrası depresyon yaygındır. İnsanların %75’ine kadar olan kısmı doğumdan sonra bebek hüznü yaşar. Bu insanların %15’e kadar olan kısmı doğum sonrası depresyon geliştirir. 1.000 kişide 1 kişi doğum sonrası psikoz geliştirir.
Bebek hüznü veya doğum sonrası depresyon yaşadığımı nasıl anlarım?
Birçok insan doğum yaptıktan sonra bebek hüznü yaşar. Bebek hüznü ve doğum sonrası depresyon benzer belirtilere sahiptir. Ancak, bebek hüznü belirtileri yaklaşık 10 gün sürer ve daha az yoğundur. Doğum sonrası depresyonda belirtiler haftalar veya aylar sürer ve belirtiler daha şiddetlidir.
Bebek hüznünüz olabilir eğer:
- Ağlama nöbetleri yaşıyorsanız.
- Bunalmış hissediyorsanız.
- İştahınızı kaybediyorsanız.
- Uyuma sorunu yaşıyorsanız.
- Ani ruh hali değişiklikleri yaşıyorsanız.
Belirtilerinizi doktorunuzla paylaşarak belirtilerinizin tedavi gerektirip gerektirmediğini öğrenebilrisiniz.
Doğum sonrası depresyon ne kadar sürer?
Çocuğunuz doğduktan sonra bir yıla kadar sürebilir. Ancak, bu bir yıl içinde “iyileşmiş” hissetmeniz gerektiği anlamına gelmez. Doktorunuzla belirtileriniz ve tedavi hakkında konuşun. Nasıl hissettiğiniz konusunda dürüst olun. O size doğru bir tedavi yöntemi önerecektir.
Çocuğumun doğumundan sonra depresif olma riskimi artıran faktörler nelerdir?
Belirli faktörler doğum sonrası depresyon riskinizi artırır:
- Depresyon, doğum sonrası depresyon veya aile öyküsü.
- Sınırlı sosyal destek.
- Evlilik veya ilişki çatışması.
- Gebelikle ilgili kararsızlık.
- Sağlık durumları, zor doğum veya erken doğum gibi gebelik komplikasyonları.
- 20 yaşından küçük olma veya bekar ebeveyn olma.
- Özel ihtiyaçları olan veya çok ağlayan bir bebek sahibi olma.
Doğum sonrası depresyonun belirtileri nelerdir?
Bazı insanlar belirtilerinden utanır veya bu duyguları yaşadıkları için kendilerini kötü ebeveynler gibi hissederler. Bu depresyon türü son derece yaygındır. Bu şekilde hisseden tek kişi siz değilsiniz ve bu sizin kötü bir insan olduğunuz anlamına gelmez.
Doğum sonrası depresyonunuz olabilir eğer:
- Üzgün, değersiz, umutsuz veya suçlu hissediyorsanız.
- Aşırı endişeleniyor veya tedirgin hissediyorsanız.
- Hobilerinizden veya daha önce keyif aldığınız şeylerden zevk almıyorsanız.
- İştah değişiklikleri yaşıyor veya yemek yemiyorsanız.
- Enerji ve motivasyon kaybı yaşıyorsanız.
- Uyuma sorunu yaşıyor veya sürekli uyumak istiyorsanız.
- Sebepsiz yere veya aşırı ağlıyorsanız.
- Düşünme veya odaklanma zorluğu yaşıyorsanız.
- İntihar düşünceleri veya ölmek istediğinizi hissediyorsanız.
- Bebeğinize ilgi duymuyorsanız veya bebeğinizin etrafında kaygılı hissediyorsanız.
- Bebeğinize zarar verme düşünceleri veya bebeğinizi istemediğinizi hissediyorsanız.
Sizde bu belirtilerin olduğunu düşünüyorsanız sağlık uzmanınıza başvurun. Bu, doğum uzmanınız, birincil bakım sağlayıcınız veya ruh sağlığı uzmanınız olabilir. Bebeğinizin pediatri uzmanı da size yardımcı olabilir.
Doğum sonrası depresyonun nedenleri nelerdir?
Doğum sonrası depresyon ile doğum sonrası hormon düşüşü arasındaki bağlantıyı belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Östrojen ve progesteron seviyeleri hamilelik sırasında on kat artar ancak doğumdan sonra hızla düşer. Doğumdan üç gün sonra bu hormonların seviyeleri hamilelik öncesi seviyelerine geri döner.
Bu kimyasal değişikliklere ek olarak, bebek sahibi olmakla ilgili sosyal ve psikolojik değişiklikler doğum sonrası depresyon riskinizi artırır. Bu değişikliklere fiziksel değişiklikler, uyku eksikliği, ebeveynlik endişeleri veya ilişkilerinizdeki değişiklikler örnek olarak verilebilir.
Aşağıdaki belirtilerden herhangi birini yaşadıysanız, lütfen profesyonel destek alın:
- Kendinize veya bebeğinize zarar verme düşünceleri.
- Ölüm veya intihar düşüncelerinin tekrarı.
- Son iki haftadır günün çoğu zamanında depresif ruh hali.
- Aşırı kaygı, suçluluk, umutsuzluk, korku, panik veya değersizlik hissi.
- Düşünme, odaklanma, karar verme veya günlük durumlarla başa çıkma zorluğu.
- Son iki haftadır hemen hemen her gün çoğu etkinlikten zevk alamama veya ilgi kaybı.
Doğum sonrası depresyon bebeğimi etkileyebilir mi?
Evet, bebeğinizi etkileyebilir. Tedavi almak, hem sizin hem de bebeğiniz için önemlidir.
- Bebeğinizle bağ kurmakta zorlanırsınız
- Çocuğunuz davranış veya öğrenme sorunları yaşayabilir.
- Çocuğunuzun doktoru ile randevuları kaçırabilirsiniz.
- Çocuğunuz beslenme ve uyuma sorunları yaşayabilir.
- Çocuğunuzun obezite veya gelişimsel bozukluk riski artabilir.
- Çocuğunuzun bakımını ihmal edebilir veya hastalandığında bunu fark etmeyebilirsiniz.
- Bebeğiniz sosyal becerileri gelişmemiş olabilir.
Doğum sonrası depresyon nasıl tedavi edilir?
Doğum sonrası depresyon, belirtilerinizin türüne ve şiddetine bağlı olarak farklı şekillerde tedavi edilir. Tedavi seçenekleri arasında anksiyete giderici veya antidepresan ilaçlar, psikoterapi (konuşma terapisi veya bilişsel davranışçı terapi) ve destek grubu katılımı bulunur.
Doğum sonrası depresyonla başa çıkmanın yolları nelerdir?
Bunalmış hissetmek normaldir. Ebeveynlik iniş çıkışlarla doludur ve bebek sahibi olmak kolay değildir. Depresyonunuz varsa, yalnız acı çekmek zorunda değilsiniz.
İşte doğum sonrası depresyonla başa çıkmanıza yardımcı olacak bazı şeyler:
- Bir terapist, arkadaş, aile üyesi veya sizi dinleyecek ve size yardımcı olacak biriyle konuşun.
- Yeni ebeveynler için bir destek grubuna katılın.
- Sağlıklı beslenmeye çalışın ve egzersiz için zaman bulun.
- Kendiniz için dinlenmeye öncelik verin.
- Arkadaşlarınızla dışarı çıkın veya onlarla telefonda konuşun.
- Okuma veya diğer hobiler gibi keyif aldığınız şeyleri yapmaya zaman ayırın.
- Ev işlerinde veya alışverişte yardım alın.
Doğum sonrası depresyon önlenebilir mi?
Doğum sonrası depresyon tamamen önlenemez. Durumun uyarı işaretlerini ve riskinizi artıran faktörleri bilmek yardımcı olur. İşte doğum sonrası depresyonu önlemeye yardımcı olabilecek bazı ipuçları:
- Kendiniz ve bebeğiniz için beklentilerinizde gerçekçi olun.
- İlk eve gittiğinizde ziyaretçileri sınırlayın.
- Yardım isteyin — başkalarına nasıl yardımcı olabileceklerini söyleyin.
- Bebeğiniz uyuduğunda uyuyun veya dinlenin.
- Egzersiz yapın — bir yürüyüş yapın ve bir mola için evden çıkın.
- Aileniz ve arkadaşlarınızla iletişimde kalın — kendinizi izole etmeyin.
- Partnerinizle ilişkinizi geliştirin — birbirinize zaman ayırın.
- Bazı iyi günler ve bazı kötü günler bekleyin.
Doğum sonrası depresyonla ilgili belirtiler için ne zaman profesyonel yardım almalıyım?
- Belirtiler iki haftadan uzun sürüyorsa.
- Normal işlev göremiyor veya günlük durumlarla başa çıkamıyorsanız.
- Kendinize veya bebeğinize zarar verme düşünceleriniz varsa.
- Günün çoğunda aşırı endişeli, korkmuş ve panik hissediyorsanız.
Doğum sonrası kaygım mı var yoksa doğum sonrası depresyon mu?
Doğum sonrası kaygı ve doğum sonrası depresyon bazı belirtileri paylaşır, ancak farklı durumlardır. Aşırı endişelenmek, sebepsiz yere panik hissetmek ve mantıksız korkular veya takıntılar yaşamak, doğum sonrası kaygının belirtileridir.
Babalar doğum sonrası depresyon geçirebilir mi?
Evet, her iki partner de doğum sonrası depresyon belirtileri yaşayabilir. Bebeğinizi eve getirdikten sonra depresyon veya kaygı belirtileri yaşıyorsanız, siz ve partnerinizin yardım alması önemlidir. Çocuğun doğumundan sonraki ilk yılda partnerlerin %4’ünün depresyon yaşadığı tahmin edilmektedir.
Doğum sonrası disfori nedir?
Doğum sonrası disfori, bebek hüznü için başka bir isimdir. Doğumdan sonraki ilk hafta içinde başlar ve birkaç gün içinde tıbbi tedavi olmadan geçer.
Doğum sonrası depresyonu olan birine nasıl yardımcı olabilirim?
- Depresyon ve kaygı belirtilerini bilin ve arkadaşınızı veya partnerinizi tıbbi yardım almaya teşvik edin.
- İyi bir dinleyici olun. Onlara dinlemek ve yardımcı olmak için orada olduğunuzu bildirin.
- Günlük işlerde, temizlik ve alışveriş gibi işlerde onlara yardımcı olmayı teklif edin.
- Bebeği uyurken veya dinlenirken izlemeyi teklif edin.
- Bir terapistten veya başka bir ruh sağlığı uzmanından yardım almalarına teşvik edin. Bir randevu ayarlamayı veya destek olarak onlarla gitmeyi teklif edin.
*Doğum sonrası depresyon, sizi kötü bir ebeveyn veya kötü bir insan yapmaz. Buna neden olan biyolojik, fiziksel ve kimyasal faktörler kontrolünüz dışındadır.
*Profesyonel yardım ile hemen hemen herkes belirtilerini aşabilir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Yule Psikoloji
Kaynaklar
- ACOG. Postpartum depression (https://www.acog.org/womens-health/faqs/postpartum-depression). Accessed 4/13/2022.
- American Academy of Family Physicians. Postpartum Depression (PPD) (https://familydoctor.org/condition/postpartum-depression/). Accessed 4/13/2022.
- American Psychiatric Association. What is Postpartum Depression? (https://www.psychiatry.org/patients-families/postpartum-depression/what-is-postpartum-depression) Accessed 4/13/2022.
- American Psychological Association. What is Postpartum Depression and Anxiety? (https://www.apa.org/pi/women/resources/reports/postpartum-depression) Accessed 4/13/2022.
- Centers for Disease Control. Depression During and After Pregnancy (https://www.cdc.gov/reproductivehealth/features/maternal-depression/index.html). Accessed 4/13/2022.
- Complojer M, Schweigkofler H, Schwitzer J, Scherer A, Schwitzer GO, Schiefenhövel W. Die Bedingungsvariablen der postpartalen Dysphorie [The preconditions of postpartum dysphoria (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19272290/)]. Neuropsychiatr. 2009;23(1):35-41. German. PMID: 19272290. Accessed 4/13/2022.
- March of Dimes Foundation. Postpartum depression (https://www.marchofdimes.org/pregnancy/postpartum-depression.aspx). Accessed 4/13/2022.
- National Institute of Mental Health. Perinatal depression. (https://www.nimh.nih.gov/health/publications/perinatal-depression) Accessed 4/13/2022.
- Office on Women’s Health. Postpartum depression (https://www.womenshealth.gov/mental-health/mental-health-conditions/postpartum-depression). Accessed 4/13/2022.
- U.S. Preventative Services Tash Force. Recommendation: Perinatal Depression Prevention Interventions (https://www.uspreventiveservicestaskforce.org/uspstf/recommendation/perinatal-depression-preventive-interventions#fullrecommendationstart). Accessed 4/13/2022.
Oedipus Kompleksi ve Freud’un Psikanalitik Teorisi
Oedipus Kompleksi, Sigmund Freud tarafından psikanalizin erken dönemlerinde geliştirilen, çocukların gelişim evrelerinde karşı cins ebeveynine karşı bilinçsiz cinsel ilgi duyması ve aynı cins ebeveyniyle rekabet etme eğilimi olarak tanımlanan bir teoridir. Freud, bu kompleksi erkek çocuklara özgü olarak tanımlamış ve erkek çocuğunun annesine karşı derin bir sevgi ve cinsel ilgi geliştirdiğini, babasını ise bir rakip olarak gördüğünü öne sürmüştür. Çocuğun bu durumu, babasına karşı çeşitli duygular beslemesine neden olabilir; bu duygular arasında kıskançlık, rekabet ve hatta babasını ortadan kaldırma isteği bulunabilir. Freud’a göre, bu kompleksin sağlıklı bir şekilde çözülmesi, çocuğun sosyal kuralları, cinsel kimliğini ve toplum içindeki rolünü anlamasında önemli bir adımdır (Freud, 1923).
Freud, kız çocukları için de benzer bir süreç tanımlamış ancak bunu Elektra Kompleksi olarak adlandırmıştır. Bu durumda, kız çocuğu babasına karşı bir ilgi geliştirirken, annesini bir rakip olarak görür (Freud, 1925).
Oedipus Kompleksi, Freud’un psikanaliz teorisinin merkezi unsurlarından biri olmasına rağmen, günümüzde birçok psikolog ve psikiyatrist tarafından tartışmalı bulunmaktadır. Eleştiriler genellikle kompleksin evrensel ve biyolojik temellerinin eksikliğine ve kültürel faktörlerin göz ardı edilmesine odaklanır. Ancak, bu teori psikanalizin temel kavramlarından biri olmaya devam etmekte ve insan psikolojisine dair tartışmalarda yer almaktadır (Lerner, 2005).
Oedipus Kompleksinin adı, Eski Yunan tragedya yazarı Sophokles’in “Kral Oedipus” adlı eserinden gelir. Bu eserde, Oedipus bilmeden babasını öldürür ve annesiyle evlenir. Freud, bu mitolojik hikâyeyi, erkek çocukların annelerine karşı bilinçsiz cinsel çekimlerini ve babalarıyla rekabet etme eğilimlerini simgeleyen bir örnek olarak kullanmıştır (Sophokles, M.Ö. 429).
Sophokles’in tragedyasında Oedipus, kendi kaderinden habersiz, kahinlerin öngördüğü gibi babasını öldürüp annesiyle evlenerek kral olur. Bu öykü, Freud’a göre, insan doğasının temelinde yatan bilinçsiz arzuları ve korkuları açığa çıkarır. Freud, bu mitolojik referansı kullanarak, insan psikolojisinin evrensel boyutlarını vurgulamak ve kendi teorisine derin bir tarihsel ve kültürel bağlam sağlamak istemiştir. Oedipus Kompleksi terimi, bu nedenle, çocukların gelişimindeki bu evrensel psikolojik dinamiğe atıfta bulunmak için kullanılır (Freud, 1933).
Oedipus Kompleksi ve Freud’un Psikanalitik Teorisi
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar – Yule Psikoloji
yulepsikoloji@gmail.com
Kaynakça
- Freud, S. (1923). The Ego and the Id. Vienna: International Psychoanalytical Press.
- Freud, S. (1925). Some Psychical Consequences of the Anatomical Distinction Between the Sexes. International Journal of Psycho-Analysis, 7, 133-143.
- Freud, S. (1933). New Introductory Lectures on Psychoanalysis. New York: W.W. Norton & Company.
- Lerner, P. (2005). Hysterical Men: War, Psychiatry, and the Politics of Trauma in Germany, 1890-1930. Cornell University Press.
- Sophokles. (M.Ö. 429). Kral Oedipus.
Anne – Baba Yaklaşımları
Anne – Baba Yaklaşımlarını üç grupta inceleyebiliriz.
1) Denetleyici Yaklaşım
Bu yaklaşımı uygulayan ebeveynlerin amacı çocuğun tutum ve davranışlarını değiştirmektir. Denetliyici yaklaşım; tehdit, fiziksel şiddet, sevgi vermemek, küsmek, küçük düşürücü davranmak şeklinde olabilir.
Denetleyici yaklaşımında çocuk, hangi davranışın nasıl bir tepki alacağından emin değildir. Bu belirsizlik nedeniyle çocuk, aşırı isyankar ya da aşırı boyun eğici olabilir. Ebeveyn çocuğa sözlü-sözsüz ya da fiziksel olarak devamlı kızar. Bu öfke bazen çocuğun davranışıyla da ilgili olmayabilir. Yakın ilişkilerindeki ya da iş yerindeki sorunlar neden olabilir. Bu ebeveynler tüm streslerini çocuklarından çıkarırlar.
Ebeveynin korku temelli bu yaklaşımın sonucunda çocuk isyankar ya da içe kapanık bir birey olur.
2) Destekleyici Yaklaşım
Bu yaklaşım çocuğa yakın ilgi ve sevgi göstermek, ortak faaliyetlerde bulunmak gibi çocuğun benliğini onaylayıcı davranışları içerir.
Ebeveynler çocukların faaliyetlerine ilgi ve sevgiyle karşılık verip kendi kendine öğrenmesine ve yeni beceriler edinmesine uygun bir ortam sağlar. Böyle bir ortam çocuğa dış dünyayı keşfetmesi için cesaret verir. Ebeveynler çocuğun başarılarından dolayı hissettiği duyguları sözlü ve sözsüz göstererek çocuğu yeni deneyimler için motive eder.
Örneğin ilk defa resim yapan bir çocuğun çabasına beğeniyle karşılık veren bir ebeveyn, çocuğun bu eylemi devam ettirip beceriye dönüştürmesine yardım etmiş olur.
Çocuğun öğrenme konusundaki heyecanı yeni deneyimler edinmesi için onu motive eder.
Destekleyici yaklaşımı benimseyen ebeveynin tutarlı davranışı sonucunda, çocuk hangi davranışın hangi tepkiye neden olacağını bilir ve seçimi kendi yapar. Çocuk özgür ve mutludur.
Olumlu ebeveyn özgüvenli, sakin, tutarlı ve kararlıdır. Böyle bir ebeveyne sahip çocuk ailesinin beklentisini bilir ve yardıma ihtiyacı olduğunda çekinmeden söyler.
3) Pasif Yaklaşım
Pasif ebeveyn diğer yaklaşımlardan farklı olarak çocuğun etkinlikleri konusunda ilgisiz bir davranış sergiler. Ebeveynin ilgisizliğiyle çocuğun etrafına karşı olumsuz davranışı ve eşyalara verdiği zarar arasında yakın bir ilişki bulunmuştur. Bu yaklaşımı benimseyen ebeveynler hoşgörü ve umursamazlığı birbirine karıştırırlar. Bu nedenle çocuk sınırlar hakkında bilgi sahibi değildir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Anne – Baba Yaklaşımları
Yavuzer, H. (2006). Çocuk eğitimi el kitabı. Remzi Kitabevi.
4 Types of Parenting Styles and Their Effects on Kids
DevamıÇocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması: Kazan kaybet yaklaşımı ebeveynlerin zaman zaman başvurdukları bir yöntemdir. Bu yöntemi kullanan ebeveynler, çocukla olan ilişkilerini bir güç mücadelesi olarak görürler. Doğruyu bilenin her zaman kendileri olduğunu düşünürler.
Thomas Gordon, ebeveyn ve çocuk arasındaki bu mücadeleyi iki yöntemle örneklendirmektedir.
Yöntem 1
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Ebeveyn, çocuğun yapması gerekeni söyler ve kabul etmesini bekler. Eğer çocuk itiraz ederse çocuğu ikna etmeye çalışır. İkna da işe yaramazsa güç kullanır.
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: Almazsan ıslanırsın, hasta olursun.
Çocuk: İstemiyorum. Nefret ediyorum şemsiye taşımaktan.
Anne: Lütfen şemsiyeyi alır mısın? Hasta olmanı istemiyorum.
Çocuk: Hayır, almayacağım.
Anne: O zaman dışarı çıkmıyorsun.
Çoçuk: Tamam, sen kazandın. Bu berbat şemsiyeyi alacağım.
Bu örnekte kazanan ebeveyndir.
Yöntem 2
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: İstemiyor musun? Islanıp hasta olursun.
Çocuk: Çok az yağıyor.
Anne: Çok yağıyor.
Çocuk: Şemsiyeyi almak istemiyorum. Nefret ediyorum ondan.
Anne: Ben şemsiyeyi almanı istiyorum.
Çocuk: Ben istemiyorum, sevmiyorum o şemsiyeyi. Beni zorlarsan ben de seni kızdıracak bir şeyi yaparım.
Anne: Bundan sonra seni ikna etmek için uğraşmayacağım. Almadan gidebilirsin. Sen kazandın.
Bu örnekte kazanan çocuktur.
Yöntem ikideki örnek çocuk merkezcidir. Egemenlik çocuktadır. O ne isterse o yapılır.
“Kaybeden Yok Yöntemi”
Yukarıdaki örneklerde kaybeden ve kazanan vardır. Fakat kimsenin kaybetmediği başka bir yol daha vardır.
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: Sanırım çok yağıyor. Bu durum bizi endişelendiriyor. Islanır ve hasta olursan bu bizi de etkiler.
Çocuk: Kendi şemsiyemi almak istemiyorum.
Anne: Anladığım kadarıyla sen bu şemsiyeyi istemiyorsun.
Çocuk: Evet, onu sevmiyorum. Rengi çok çirkin.
Anne: Renginden dolayı onu istemiyorsun değil mi?
Çocuk: Evet, hiçbir arkadaşımda o renkte bir şemsiye yok.
Anne: Sen de herkesten farklı bir şemsiye kullanmak istemiyorsun.
Çocuk: Evet, istemiyorum. Herkes gibi ben de açık renk şemsiye kullanmak istiyorum.
Anne: Anladım sorun tamamen şemsiyenin rengiyle ilgili. Şu an ne yapabiliriz bilmiyorum. Şemsiyeyi almazsan ıslanırsın ve hasta olursun. Senin bir çözüm önerin var mı?
Çocuk: Belki bugünlük ablamın şemsiyesini kullanabilirim.
Anne: O senin istediğin renkte mi?
Çocuk: Evet, mavi en sevdiğim renk.
Anne: Sanırım ablan buna izin verir.
Çocuk: Öyleyse ona bir sorayım. (Bir süre sonra)
Çocuk: İzin verdi.
Anne: Şimdi mutlu görünüyorsun.
Çocuk: Evet, çok!
Anne: Şemsiye seni ıslanmaktan koruyacak. Sen mutluysan ben de mutluyum. Akşam görüşmek üzere, iyi dersler.
Bu örnekte gerçekleşen durum “uzlaşma”dır. Kişiler kendi ihtiyaçlarının yanında karşısındakinin de ihtiyaçlarını düşünmektedir. Bu durumda kaybeden yoktur.
“Çocuklarınızı daha iyi tanımakla işe başlayın; çünkü onları hiç tanımıyorsunuz.”
Rousseau
“Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması”
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Parent Effectiveness Training: The Proven Program for Raising Responsible Children
Yavuzer, H. (2006). Çocuk eğitimi el kitabı. Remzi Kitabevi.
DevamıEbeveyn Danışmanlığı (Online)
Online ebeveyn danışmanlığı ile bir uzmandan danışmanlık alarak; çocuğunuzun davranışlarına ve bu davranışlarla size ne anlatmak istediğine dair daha derin bir anlayış edinebilir ve sorunları çözmesinde ona yardımcı olabilirsiniz.
Ebeveyn Danışmanlığı ile destek olabileceğimiz konulardan bazıları;
- Evde ve okulda uyumsuzluk
- Öfke, Kaygı
- Özgüven kaybı, içe kapanıklık
- Ergenlik sorunları
- Aile içi çatışmalar ve iletişim problemleri
- Tuvalet alışkanlığı kazanma, Uyku güçlükleri
- Tırnak yeme, Kardeş kıskançlığı, Yalan söyleme
- Yeme sorunları, Okula gitmek istememe, Sınav kaygısı
- Olumsuz yaşam olayları, Travmalar
- Kendine Zarar Verme Davranışı
- Aile üyesinin yokluğu, kaybı
- Ekran bağımlılığı
Ebeveyn
- Ebeveyn tutumlarının iyileştirilmesi
- Ebeveyn rollerinin dengeli dağılımı
- Çocukların yetiştirilme biçimlerinde danışmanlık
- Sosyal ve gelişimsel süreçlerle ilgili psikoeğitimin verilmesi
Daha fazla bilgi edinmek için randevu alabilirsiniz.
DevamıJüpiter ve Venüs Gezegeni – Karanlık Korkusu
Jüpiter ve Venüs Gezegeni – Karanlık Korkusu
Merlin bugün de hava kararacağı ve odasında yalnız kalacağı için çok tedirgindi. Akşam yemeğinde neredeyse hiç konuşmadı. Okulda öğrendiklerini her zaman uzay-kukla oyunlarıyla anlatan Merlin, bugün tek kelime etmemişti. Tabağındaki yiyecekleri renklerine göre ayırmaktan başka bir şey yapmamıştı. Uykusunu iyi alamadığı için cildi oldukça solgun görünüyordu. Eleanor üç gündür devam eden bu durum karşısında kendisini çaresiz hissediyordu.
Uyku vakti gelince Merlin, anne ve babasının yatağında uyumak istiyordu. Fakat bu konuda herkes birbiriyle inatlaşıyordu. Uzlaşmaya varamadıkları için, akşamları huzursuz geçiyor ve günün sonunda Merlin yine kendi odasında kalıyordu. Bu akşam her şey farklı olmalıydı. Merlin’in anne ve babası bu konuyu sakince bir çözüme ulaştırabilmek için, Merlin’in odasına gittiler.
Üçü de yatağa yatıp isteklerini ve bunu neden istediklerini sırayla anlatmaya başladılar. Sıra Merlin’e gelince, Merlin bir an durup karanlık odanın köşesindeki gölgeyi işaret etti. Orada bir şey vardı ve sadece karanlıkta ortaya çıkıyordu. Hatta diğer odaların önünden geçerken şekil değiştirerek onu takip ediyordu. Babası Odin ışığı açıp orada ne olduğuna bakacağını söyledi.
Işığı açtığı an oradaki karartının odada bulunan ahşap bir süs eşyasına ait olduğunu fark etti. Gündüz gördüğümüz nesneler, geceleri hayal gücümüz ile yeniden şekillenebiliyordu. Bunu bir oyuna çevirerek karanlıktaki eşyaları tahmin etme oyunu oynadılar. Merlin biraz sakinleşmiş gibi görünüyordu ama bu oyun korkularını yenebilmesi için yeterli değildi. Hem zamana ihtiyacı vardı hem de daha çok ışığa.
Annesi Eleanor Merlin’in karanlıktan korktuğunu öğrendiğinde aklına kendi çocukluğu geldi. Aynı korkuları o da yaşamıştı. Geceleri tuvalete gitmek için uykusundan uyanır fakat asla karanlık odaların önünden geçemezdi. Orada ona zarar verebilecek bir şeylerin olduğunu düşünürdü. Bu konuyu eşi Odin ile konuşurken korkusunu nasıl yendiğini hatırladı.
“Venüs gezegeni!”
Merlin uzay hakkında bir şeyler öğrenmekten çok mutlu olurdu. Babası Odin vakit buldukça Merlin ile uzay belgeselleri izlerdi. Gezegenler ve onların değişik isimleri hakkında komik tahminlerde bulunurlardı.
Fırsat buldukça Akyaka Orman Kampına kamp yapmaya gider ve şehir ışıklarının parlamasını engellediği yıldızları izlerlerdi. Ormanlık alanda tüm parıltısıyla göz kamaştırırdı gökyüzü. Eleanor’un en heyecan verici bulduğu şey ise çıplak gözle görebildiğimiz bu yıldızların, daha milyonlarca yıl parlamaya devam edecek olmasıydı.
Venüs ve Jüpiter gökyüzünde görebildiğimiz en parlak gezegenlerdi. Parlaklıkları yüzünden herkes onları yıldızlarla karıştırırdı. Merlin için gökyüzünün parıltısı Jüpiter, annesi için ise Venüs’tü. Eleanor’un Merlin’e anlattığı bir hikâyeye göre bu iki gezegen peri tozlarıyla kaplandığı için ışıkla beraber mutluluk saçıyordu ve tüm korkular uzaklaşıyordu.
Ertesi gün Odin eve geceleri parlayan bir sürü fosforlu yıldız ve aydan oluşan bir set ve yıldızların hikayelerini anlatan bir kitapla geldi. Merlin ile Merlin’in odasının duvarlarından başlayan ve tuvalet kapısına kadar uzanan bir yıldız yolu yaptılar. Koridor boyunca yıldızlarla donatılmış duvarların ortasında iki gezegen vardı. Jüpiter ve Venüs. Karanlıkta hem yol gösteriyorlardı hem de korkuları uzak tutuyorlardı. Akşamları uyku vakti gelince evdeki tüm ışıkları kapatıp yıldız parıltıları içerisinde birbirlerine hikayeler anlatmaya başladılar. Zamanla karanlık korkusunun yerini mutlu anılar, uzay maceraları ve gelişmiş bir özgüven aldı.
Gelişim dönem basamaklarında bebekliğimizden itibaren çeşitli korkular yaşarız. Bu bizim genetik mirasımızdır. Önemli olan bu süreçleri sağlıklı bir şekilde aşabilmektir. Çocuklar bir dönem karanlıktan korkarken başka bir dönem görünüşünden dolayı kötü olduğunu düşündükleri bir insandan korkabilirler. Korkuları, onların zengin hayal gücü ile harmanlandığı için neyin tetiklediğini bulmak zor olabilir. Bu süreçte çocuklara anlayış dolu bir yaklaşımla güven vermek, korkularını yenebilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü bazen ihtiyaçları olan tek şey onlara inanmamız ve onların gözünden dünyayı görebilmemizdir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Devamı