Anne – Baba Yaklaşımları
Anne – Baba Yaklaşımlarını üç grupta inceleyebiliriz.
1) Denetleyici Yaklaşım
Bu yaklaşımı uygulayan ebeveynlerin amacı çocuğun tutum ve davranışlarını değiştirmektir. Denetliyici yaklaşım; tehdit, fiziksel şiddet, sevgi vermemek, küsmek, küçük düşürücü davranmak şeklinde olabilir.
Denetleyici yaklaşımında çocuk, hangi davranışın nasıl bir tepki alacağından emin değildir. Bu belirsizlik nedeniyle çocuk, aşırı isyankar ya da aşırı boyun eğici olabilir. Ebeveyn çocuğa sözlü-sözsüz ya da fiziksel olarak devamlı kızar. Bu öfke bazen çocuğun davranışıyla da ilgili olmayabilir. Yakın ilişkilerindeki ya da iş yerindeki sorunlar neden olabilir. Bu ebeveynler tüm streslerini çocuklarından çıkarırlar.
Ebeveynin korku temelli bu yaklaşımın sonucunda çocuk isyankar ya da içe kapanık bir birey olur.
2) Destekleyici Yaklaşım
Bu yaklaşım çocuğa yakın ilgi ve sevgi göstermek, ortak faaliyetlerde bulunmak gibi çocuğun benliğini onaylayıcı davranışları içerir.
Ebeveynler çocukların faaliyetlerine ilgi ve sevgiyle karşılık verip kendi kendine öğrenmesine ve yeni beceriler edinmesine uygun bir ortam sağlar. Böyle bir ortam çocuğa dış dünyayı keşfetmesi için cesaret verir. Ebeveynler çocuğun başarılarından dolayı hissettiği duyguları sözlü ve sözsüz göstererek çocuğu yeni deneyimler için motive eder.
Örneğin ilk defa resim yapan bir çocuğun çabasına beğeniyle karşılık veren bir ebeveyn, çocuğun bu eylemi devam ettirip beceriye dönüştürmesine yardım etmiş olur.
Çocuğun öğrenme konusundaki heyecanı yeni deneyimler edinmesi için onu motive eder.
Destekleyici yaklaşımı benimseyen ebeveynin tutarlı davranışı sonucunda, çocuk hangi davranışın hangi tepkiye neden olacağını bilir ve seçimi kendi yapar. Çocuk özgür ve mutludur.
Olumlu ebeveyn özgüvenli, sakin, tutarlı ve kararlıdır. Böyle bir ebeveyne sahip çocuk ailesinin beklentisini bilir ve yardıma ihtiyacı olduğunda çekinmeden söyler.
3) Pasif Yaklaşım
Pasif ebeveyn diğer yaklaşımlardan farklı olarak çocuğun etkinlikleri konusunda ilgisiz bir davranış sergiler. Ebeveynin ilgisizliğiyle çocuğun etrafına karşı olumsuz davranışı ve eşyalara verdiği zarar arasında yakın bir ilişki bulunmuştur. Bu yaklaşımı benimseyen ebeveynler hoşgörü ve umursamazlığı birbirine karıştırırlar. Bu nedenle çocuk sınırlar hakkında bilgi sahibi değildir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Anne – Baba Yaklaşımları
Yavuzer, H. (2006). Çocuk eğitimi el kitabı. Remzi Kitabevi.
4 Types of Parenting Styles and Their Effects on Kids
DevamıÇocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması: Kazan kaybet yaklaşımı ebeveynlerin zaman zaman başvurdukları bir yöntemdir. Bu yöntemi kullanan ebeveynler, çocukla olan ilişkilerini bir güç mücadelesi olarak görürler. Doğruyu bilenin her zaman kendileri olduğunu düşünürler.
Thomas Gordon, ebeveyn ve çocuk arasındaki bu mücadeleyi iki yöntemle örneklendirmektedir.
Yöntem 1
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Ebeveyn, çocuğun yapması gerekeni söyler ve kabul etmesini bekler. Eğer çocuk itiraz ederse çocuğu ikna etmeye çalışır. İkna da işe yaramazsa güç kullanır.
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: Almazsan ıslanırsın, hasta olursun.
Çocuk: İstemiyorum. Nefret ediyorum şemsiye taşımaktan.
Anne: Lütfen şemsiyeyi alır mısın? Hasta olmanı istemiyorum.
Çocuk: Hayır, almayacağım.
Anne: O zaman dışarı çıkmıyorsun.
Çoçuk: Tamam, sen kazandın. Bu berbat şemsiyeyi alacağım.
Bu örnekte kazanan ebeveyndir.
Yöntem 2
Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: İstemiyor musun? Islanıp hasta olursun.
Çocuk: Çok az yağıyor.
Anne: Çok yağıyor.
Çocuk: Şemsiyeyi almak istemiyorum. Nefret ediyorum ondan.
Anne: Ben şemsiyeyi almanı istiyorum.
Çocuk: Ben istemiyorum, sevmiyorum o şemsiyeyi. Beni zorlarsan ben de seni kızdıracak bir şeyi yaparım.
Anne: Bundan sonra seni ikna etmek için uğraşmayacağım. Almadan gidebilirsin. Sen kazandın.
Bu örnekte kazanan çocuktur.
Yöntem ikideki örnek çocuk merkezcidir. Egemenlik çocuktadır. O ne isterse o yapılır.
“Kaybeden Yok Yöntemi”
Yukarıdaki örneklerde kaybeden ve kazanan vardır. Fakat kimsenin kaybetmediği başka bir yol daha vardır.
Çocuk: Kursa gidiyorum, görüşürüz.
Anne: Şemsiyeni almamışsın, yağmur yağıyor.
Çocuk: İstemiyorum.
Anne: Sanırım çok yağıyor. Bu durum bizi endişelendiriyor. Islanır ve hasta olursan bu bizi de etkiler.
Çocuk: Kendi şemsiyemi almak istemiyorum.
Anne: Anladığım kadarıyla sen bu şemsiyeyi istemiyorsun.
Çocuk: Evet, onu sevmiyorum. Rengi çok çirkin.
Anne: Renginden dolayı onu istemiyorsun değil mi?
Çocuk: Evet, hiçbir arkadaşımda o renkte bir şemsiye yok.
Anne: Sen de herkesten farklı bir şemsiye kullanmak istemiyorsun.
Çocuk: Evet, istemiyorum. Herkes gibi ben de açık renk şemsiye kullanmak istiyorum.
Anne: Anladım sorun tamamen şemsiyenin rengiyle ilgili. Şu an ne yapabiliriz bilmiyorum. Şemsiyeyi almazsan ıslanırsın ve hasta olursun. Senin bir çözüm önerin var mı?
Çocuk: Belki bugünlük ablamın şemsiyesini kullanabilirim.
Anne: O senin istediğin renkte mi?
Çocuk: Evet, mavi en sevdiğim renk.
Anne: Sanırım ablan buna izin verir.
Çocuk: Öyleyse ona bir sorayım. (Bir süre sonra)
Çocuk: İzin verdi.
Anne: Şimdi mutlu görünüyorsun.
Çocuk: Evet, çok!
Anne: Şemsiye seni ıslanmaktan koruyacak. Sen mutluysan ben de mutluyum. Akşam görüşmek üzere, iyi dersler.
Bu örnekte gerçekleşen durum “uzlaşma”dır. Kişiler kendi ihtiyaçlarının yanında karşısındakinin de ihtiyaçlarını düşünmektedir. Bu durumda kaybeden yoktur.
“Çocuklarınızı daha iyi tanımakla işe başlayın; çünkü onları hiç tanımıyorsunuz.”
Rousseau
“Çocuk – Ebeveyn Güç Çatışması”
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Parent Effectiveness Training: The Proven Program for Raising Responsible Children
Yavuzer, H. (2006). Çocuk eğitimi el kitabı. Remzi Kitabevi.
DevamıProjektif Testler (Çocuk ve Ergenler için)
Çocuklarda ve Ergenlerde Uygulanan Projektif Testler: CAT, TAT, Rorschach Testi, Louisa Düss Psikanalitik Hikâyeler Testi, Aile Çiz Testi, Goodenough Harris Adam Çizme Testi
Çocuklar İçin Algı Testi – CAT
3-10 yaş arasındaki çocuklara uygulanır. Testte, çocukların kendilerini hayvan figürleri aracılığıyla ifade etmeleri amaçlanmaktadır.
C.A.T bir çocuk için çok önemli olan figürleri ve dürtüleri anlamamızı kolaylaştırmak amacıyla oluşturulmuştur. Resimler özellikle beslenme problemleri ve genel olarak da oral problemler konusunda bilgi vermek; kardeş kıskançlığından kaynaklanan problemleri araştırmak; anne-baba figürlerine karşı tutumu ve bu figürlerin nasıl algılandığını ortaya çıkarmak ve bir çift (karı-koca) olarak anne-baba ile çocuğun ilişkilerini görmek üzere düzenlenmiştir.
Yine bunlarla ilişkili olarak, çocuğun agresyonu, yetişkinler dünyasındaki yeri, muhtemel bir mastürbasyonla ilişkin olarak da gece yalnız kalmaktan duyduğu korku, tuvalet eğitimi ve ailenin buna tepkisi hakkındaki fantezilerini görmek amaçlanmıştır. Ayrıca yine çocuğun yapısı ve büyümeyle ortaya çıkan problemlere çocuğun reaksiyonunun dinamik işleyişini de öğrenmeyi amaçlamakta.
İçinde hayvan karakterlerinin insanlar gibi yaşadığını gösteren 10 karttan oluşmaktadır. Her bir resim verildikten sonra bu resimle ilgili bir hikayenin anlatılması istenmektedir. CAT, çocukların kendilerini hayvan figürleri vasıtasıyla önemli figürlere ve dürtülere olan ilişkilerini anlamaya yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır.
Tematik Algı Testi – TAT
Test, kişilik oluşum süreçleri hakkında bilgi vermeyi amaçlamaktadır. 14-40 yaş arası bireyleri uygulanmaktadır.
T.A.T bireyin diğer kişilerle olan ilişkilerini ve çevrelerine karşı takındıkları davranışı incelemektedir. Testin amacı daha çok kişiliğin toplumsal yanını araştırmaktır. Testin dayandığı asıl hipotez deneyin resimleri yorumlayarak anlattığı hikayeler, kendi ihtiyaç, istek ve korkularının yansımasıdır.
30 resimli ve bir boş beyaz karttan oluşmaktadır. Kartlar, siyah ve beyaz olarak resimlenmiştir. Her defasında deneğe farklı 10 resim gösterilir.
Kartlarda bulunan resimler, değişik konuları içermekte ve yaşantısal durumlar bulunmaktadır.
Kartlardan 11’i yaş ve cinsiyet farkı olmaksızın tüm denekler için , 7’si yalnızca erkekler için diğer 7’si yalnızca kadınlar için kullanılmaktadır.
Rorschach Testi
Çocuk, genç ve yetişkinlere uygulanır. Kişiliğin dinamikleri ve duyguların yansımaları hakkında bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Ruhsal yapıya bütünsel bir bakış verir. Rorschach Testi sadece teşhis amaçlı değil bilinç dışı süreçleri de analiz etmemizi sağlar. Bu testle kişinin davranışları ve ruhsal yapısı ne derece kendi yaş dönemine uygun, kendine özgü çatışmaları nedir ve bu çatışmalarla baş etmek için hangi savunma yöntemlerini kullanmaktadır gibi konular belirlenir.
Evrensel bir kişilik değerlendirme testi olan Rorschach, mürekkep lekelerinden oluşan 10 adet karttan oluşur. Testten ziyade bir metod olan Rorschach veri toplamanın çok boyutluluğunu açıklarken, kişilerin sadece nasıl yanıtlar verdiğine değil, neden ve nasıl o yanıtları verdiklerine aynı derecede önem verir. Geçerliliği ve hassasiyeti sayesinde bir kişide gizli kalmış, gözlem esnasında ortaya konamayan süreçlerin, öngörüşmede farkedilemeyen patolojik bir işaretin varlığını göstermeyi hedefler.
3 yaş ve üzeri(Çocuk Yetişkin) her bireye uygulanabilecek bir testtir. Bireysel bir test olup bir oturumda sadece bir kişiye uygulanabilir. 10adet kart sırasıyla kişiye yöneltilir ve bu kartlarda ne gördüğünü söylemesi istenir.
Rorschach Testinin Psikanalitik Yorumu-1, Tevfika Tunaboylu-İkiz, Bağlam Yayınları.
Louisa Düss Psikanalitik Hikâyeler Testi
Projektif Testler
Düss Öykü Testi, çocukların kompleks ve sorunlarını çözümlemek için hazırlanmış tekniklerin en geliştirilmişlerinden biridir. Bu teste yararlanılan öyküler daha çok onların anlayabilecekleri ve ilgi duyabilecekleri biçimde yapılandırılmıştır. Düss bunu yaparken, deneklerin komplekslerine karşılık olan yanıtlarını göz önünde tutuyor ve şu varsayıma dayanıyordu:
“Eğer denek, öykülerden birine takılır, anlamlı içerik taşıyan veya sembolik değeri olan yanıtlar verirse veya yanıt vermekten kaçınırsa, bu, o öykü ve ya öykü kahramanının, denekte bulunan kompleksi uyandıracak bir çağrışım oluşturduğu anlamına gelecekti.” Buna göre her öykü veya öyküdeki kahramanlar bir veya birkaç kompleksle ilgilidir. Deneyim sırasında, bazı komplekslerin karşılığı olan soruların üstünde durmak ve alınan yanıtların anlamlı oluşlarına göre daha derinleştirerek sorular sormak gerekir. Bunun içindir ki, bu öykülerin, bilinçaltı simgelerini ve psikanalitik soru sorma tekniğini iyi bilen bir uygulayıcı tarafından kullanılması daha doğru ve yerinde olur.
Luisa Düss, aile ve okuldan gelen öğelerin etkisini azaltmak için, öykülerden üçünün konusunu hayvanlardan seçmiştir. Test uygulanırken deneğin kendisini kolayca öykü kahramanının yerine koyması gerekir. Bunun için öyküler sıralanırken, en az suçluluk duygusu uyandırabilecek komplekslerden başlanması yeğ tutulmuştur.
Öyküler özellikle çocuklar için hazırlanmış olmakla birlikte yetişkinlere de bir düş gücü testi olarak uygulanabilir. Kültürlü yetişkinlerin yanıtları genellikle zeki ve mantıklıdır. Kültürel düzeyi düşük, zihnî yetenekleri fazla olmayan yetişkinlerinse verdikleri yanıtlar sembolik ve spontane’dir.
Aile Çiz Testi
Aile ilişki dinamiklerini ve çocuğun aile içinde kendini nasıl gördüğünü ve ailesini nasıl algıladığını değerlendiren bir testtir.
Goodenough Harris Adam Çizme Testi
7-9 yaş arasındaki çocuklara uygulanır. Çocuğun çizdiği resim üzerinden zekâ gelişimini ölçmeyi amaçlamaktadır.
“Çocuklarda ve Ergenlerde Uygulanan Projektif Testler”
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Devamı
Sınav Kaygısı ve Başa Çıkma Yöntemleri
Sınav Kaygısı: Sınav öncesinde öğrenilen bilgilerin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun duygu durumudur.
- Yaklaşan sınavlar hakkında aşırı endişe
- Değerlendirilme korkusu
- Birçok öğrenci tarafından yaşanılabilir
- Gizemli ya da anlaması zor değildi
- Doğru öneriler ve planlar ile yönetilebilir
Sınav Kaygısı Belirtileri
Fiziksel Belirtiler; baş ağrısı, mide bulantısı, ishal, vücut sıcaklığında aşırı değişiklikler, nefes darlığı, kalp çarpıntısı, aşırı terleme, karın ağrısı.
Duygusal belirtiler; aşırı korku duygusu, hayal kırıklığı, öfke, depresyon, kontrolsüz ağlama veya gülme, çaresizlik hissi.
Davranışsal belirtiler; yerinde duramama, kaçınma, sınavı yarım bırakma, ders çalışmayı erteleme, aşırı çalışma, yetersiz beslenme, aşırı ya da çok az uyuma, tırnak yeme. ¢
Bilişsel belirtiler; odaklanma güçlüğü, olumsuz düşünceler, unutkanlık, çeşitli düşünceler arasında gidip gelme, kararsızlık, sınav bittikten sonra doğru cevapları hatırlama.
SINAV KAYGISININ SEBEPLERİ NELER OLABİLİR?
Yaşam şekli;
- Yetersiz dinlenme
- Kötü beslenme
- Birden fazla uyarıcıya maruz kalma
- Etkisiz egzersiz
- Zamanı etkin kullanamama
- Yanlış ders çalışma alışkanlıkları
Bilgi ihtiyacı;
- Sınav olma stratejileri,
- Akademik bilgi
- Öğretmenin beklentileri
- Sınav günü ve sınav yeri
Uyarıcı kullanımı;
Aşırı kafein tüketimi
Ders çalışma alışkanlıkları;
- Bütün kitabı ezberlemeye çalışma
- Sınavlardan önceki tüm gece ders çalışma
- Aşırı çalışma
- Anlamadan okuma
- Not almama
- Tekrar yapmama Ø
- Ders çalışmama
Psikolojik faktörler;
- Olumsuz düşünce ve kendini eleştirme
- Sınav ve sonuçları hakkında gerçekçi olmayan düşünceler
- Mantıksız inanışlar ( sınavı geçemezsem ailem beni eve almayacak)
- Mantıksız istekler (100 alamazsam ben bir hiçim)
- Ne yaparsam yapayım başaramayacağım.
Aile baskısı;
- Ailenin yüksek beklenti içinde olması.
DÜŞÜNMEYİ DÜŞÜNMEK
- Sınav kaygısı için gerçekçi düşünmek;
- Bir durumu bir sonuca varmadan önce tüm yönleriyle düşünmek.
- Düşüncelerimizin hislerimiz üzerinde büyük bir etkisi vardır. Ne zaman bir şeyin kötü sonuçlanacağını düşünsek ( sınavda başarısız olmak gibi ) kaygılı hissederiz.
- Örneğin; Kendinizi matematik sınavında hayal edin. Başarısız olacağınızı düşünürseniz korku ve endişe hissedersiniz. Ancak sınavı geçeceğinizi düşünürseniz sakin kalırsınız.
KAYGIYA SEBEP OLAN DÜŞÜNCELERİNİ TANIMLA
Kaygılanmaya başladığın an kendine sor;
- Şu an ne düşünüyorum?
- Kaygıyı hissetmeme sebep olan ne?
- Endişelendiğim zaman ne olacak ?
- Olmasını beklediğim kötü şey nedir ?
KAYGINIZA MEYDAN OKUYUN
Herhangi bir şey hakkında düşünmek onun doğru olduğu ya da gerçekleşeceği anlamına gelmez.
Örneğin; Sınavda başarısız olacağını düşünmek, gerçekten başarısız olacağın anlamına gelmez. Düşüncelerimiz sadece tahmindir, gerçekle ilgisi yoktur.
“Kaygıyı hissetmemizin sebebi düşünce tuzakları olabilir.“
DÜŞÜNCE TUZAKLARI VE SINAV KAYGISI
Geleceği tahmin etmek;
- Yaşadığımız gerçeklikte geleceği tahmin edemeyiz çünkü sihirli bir küreye sahip değiliz.
- “ Asla başaramayacağımı biliyorum.” “ Matematik sınavını asla geçemeyeceğim.”
Siyah ve beyaz düşünme;
Bir şey yalnızca siyah ya da beyaz, kötü ya da iyi değildir. Her zaman ortası da vardır.
Örneğin; sadece bir sınavı kaçırmak, o dersteki tüm sınavları kaçıracağın anlamına gelmez. Sıradaki sınavlarda daha dikkatli olmak sorunu çözecektir.
“ İyi bir not alamazsam, tamamen başarısız olacağım.”
Akıl okuma ;
- “Diğer insanlar benim başarısız olacağımı düşünüyor.”
- Kimse akıl okuyamaz ve diğerlerinin hakkımızda ne düşündüğünü bilemeyiz.
- “ Herkes aptal olduğumu düşünüyor.”
- “ Öğretmen beni sevmiyor.”
Aşırı genelleme;
“ Her zaman” ve “Asla”
Bazen hata yaparız ama bu her zaman hata yapacağımız anlamına gelmez. “ Asla bu sınavı geçemeyeceğim.” “ Derslerimde her zaman başarısız olurum.”
Etiketleme;
Kendimizi tanımlamak için kullandığımız negatif kelimeler.
Kendimizi bir kelime ile özetleyemeyecek kadar karmaşığız !
- “ Ben bir zavallıyım.” “ Ben bir aptalım.”
Filtreleme;
- Dikkatimizi sadece kötü şeylere vererek, iyileri göz ardı ederiz.
- Örneğin bir sınavda 32 soruyu doğru yaptığın halde boş bıraktığın 3 soru yüzünden kötü not alacağına inanırsın.
Sonu kötü bitecek düşüncesi;
- En kötü durumu hayal edip onunla başa çıkamayacağını düşünmek.
- Ancak genellikle kötü bir durumla karşılaşmayız, öyle bile olsa durumun üstesinden gelebiliriz.
- “Aptal gibi görüneceğim. Diğer çocuklar bana gülecek ve ben de utancımdan öleceğim.”
SINAV KAYGISI İLE BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERİ
“Negatif düşüncelere meydan oku!“
Örneğin; Yarın çok önemli bir fizik sınavın var. Sınavla ilgili yoğun kaygılar yaşıyorsun. Başarısız olacağını düşünüyorsun.
Kendine şu soruları sor;
Düşünce tuzaklarına mı düşüyorum?
Evet, geleceği tahmin etmeye çalışıyorum. Sınava girmeden kötü biteceğini düşünüyorum. Ancak hala başarısız olacağımı düşünüyorum.
Gerçekler yerine hislerimle mi düşünüyorum?
Başarısız olacağımı düşünüyor olabilirim ancak bunu destekleyecek bir kanıtım yok. Bu sınav için hazırlandım. Daha önceki sınavlarımda da başarılı olmuştum.
- Başarısız olacağıma 100% emin miyim?
- Hayır, ama ya olursam ?
En kötü ne olabilir? En kötüsü olursa bununla nasıl başa çıkabilirim?
En kötüsü, sınavda başarısız olurum. Hayal kırıklığına uğrarım. Ancak bu dünyanın sonu değil. Nerde yanlış yaptığımı öğretmenime sorarım ve notumu yükseltmek için doğru şekilde çalışırım.
GERÇEKÇİ DÜŞÜNMEK VE SINAV KAYGISI
- Matematik sınavı yarın
- Kaygı veya endişe; matematikte iyi değilim. Başarısız olacağım. Asla bu sınavı geçemeyeceğim.
- Gerçekçi düşünceler; yarın elimden gelenin en iyisini yapacağım. Geleceği göremem, bu yüzden başarısız olacağımdan da emin değilim. Son sınavı geçmiştim. Ödevlerimi her zaman yaparım. İyi bir not almasam bile, sınavı geçebilirim.
SINAV KAYGISININ ÜSTESİNDEN GELMEK İÇİN YAPMAN VE YAPMAMAN GEREKENLER
YAP!
- Kendine bunun sadece bir sınav olduğunu hatırlat.
- Kendini sınavdan sonra yemek, sinema ya da diğer sevdiğin şeylerle ödüllendir..
Sınavdan önceki son saat kendini rahatlat
Kendine elinden geleni yapacağını ve bunun yeterli olduğunu söyle.
YAPMA!
Kendin ve sınav hakkında olumsuz düşüncelere kapılma.
Sınava aşırı çalışma. Yaşadığın strese değmez.
- Sınavdan önceki gece geç saatlere kadar çalışma. Uyumaya ihtiyacın var.
- Sınav günü seni strese sokan öğrencilerle vakit geçirme.
- Sınava az süre kala rahatla ve hoşuna gidebilecek şeyler oku. (örn; mizah dergisi)
SINAV KAYGISINI AZALTMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ
Sınavdan önceki haftalarda;
- Çalışma alışkanlıkları; sınavlara son dakika çalışmak yerine dönem boyunca çalışmayı dene
- Etkili not almayı öğren
- Ders çalışırken ara vermeyi unutma
- Zaman yönetiminin nasıl yapılacağını öğren ve bununla ilgili pratik yap
- İyi beslen ve düzenli egzersiz yap
- Sosyal aktivitelerin, egzersizlerin ve ders çalışma saatlerinle ilgili dengeli bir program yap
- Uykunu iyi al
- Gerçekçi hedefler koy
Sınav günü;
- Sağlıklı yemekler ye. Tıka basa doyma.
- Kafeini fazla tüketme. Çünkü kafein yan etkilere sebep olabilir. Örneğin; kalp atışını hızlandırma , karın ağrısı, kaygıyı arttırma, baş ağrısı.
- Sınav yerine erken git
- Sınavdan önceki son saat rahatlamaya çalış.
- Son dakika çalışması aklını karıştırabilir.
- Sınavın başlamasını beklerlerken kaygın artarsa, sınav sonrası yapacağın eğlenceli şeyleri düşün.
- Sınav süresince; İlk olarak yönergeyi oku, tüm sınavı gözden geçir, tekrar yönergeyi oku. Sınavı, bildiklerini göstermek için bir fırsat olarak düşün.
- Zamanı etkili bir şekilde kullan. Önce kolay sorulardan başla. Böylece kendine olan güvenin artar ve kaygın azalır.
- Sınav temponu ayarla. Geride mi kalıyorsun yoksa hızlı mı gidiyorsun kontrol et.
- Sınavı bitiremeyeceğini düşünüyorsan, doğru cevapladığın sorulara odaklan.
- Zamanın varsa cevaplarını gözden geçir ve tekrar kontrol et.
Kaygın sınav performansını etkilemeye başlarsa;
- Kalemi masaya koy ve rahatla. Yavaşça nefes al. Gözlerini birkaç dakika kapalı tut. Ellerini masaya koy ve omuzlarını hareket ettir. Kafanı yavaşça sağa ve sola çevir. Kendine pozitif ve cesaretlendirici şeyler söyle. Kendini mutlu olabileceğin bir yerde hayal et.
Sınavdan sonra;
- Deneyiminden bir şeyler öğren
- Sınav kaygını neyin azalttığını ya da yükselttiğini not al. Böylece kaygını azaltmak için yeni bir plan yapabilirsin.
- Kendine iyi davran ve kendini ödüllendir.
AİLELER
- Gerçekçi olmalı ve çocukları diğer öğrencilerle karşılaştırmamalıdır.
- Sınav hakkında konuşurken kelimeleri dikkatli seçmelidir.
- Çocuklara güven ve sorumluluk vermelidir.
- Empati kurmak önemlidir.
- Sınavı hayat meselesi haline getirmemelidir.
- Çocuklar koşulsuz sevilmelidir.
Klinik Psikolog Tuğçe TURANLAR
Randevu için iletişime geçebilirsiniz.
Devamı
Çocuklar için Ölüm ve Kaybı Anlama
Çocuklar için Ölüm Kavramı
Çocuğun ölümün anlamını kavraması; yaşına, gelişim düzeyine ve kişilik özelliklerine göre farklılaşmaktadır.
Çocuğa ölüm ile ilgili açıklama yapılacağı zaman; çocuğun ihtiyaç duyduğu kadar bilgiyi gelişim düzeyine uygun kelimelerle açık, anlaşılır, ve basit bir şekilde aktarmak önemlidir.
Ölümü; uyku, hastalık, uzağa gitmek, yaşlılık gibi kavramlarla özdeşleştirerek açıklamak doğru değildir.
Yetişkinin çocuğa yaklaşım biçimi çok önemlidir. Yetişkin; çocuğu yargılamadan dinlemeye açık ve çocuğun duygusunu ifade etmesine yardımcı olan bir yakınlık göstermelidir.
Çocuğa kayıptan önceki yaşantısının değişmeden devam edeceği ve güvende olacağı duygusu hissettirildiğinde çocuk yas süreci ile sağlıklı bir şekilde başa çıkabilecektir.
Yas Tepkileri;
- Uyku
- Yeme sorunları
- Kızgınlık, Öfke
- Suçluluk
- Endişe
Üzüntü ve yas süreci kaybedilen kişi ile olan ilişkinin derinliğine, kaybın yaşandığı ortama göre değişmektedir.
Yas Süreci;
- Şok (Bu gerçek değil)
- İnkar (Bu durumda bir yanlışlık var)
- Kızgınlık (Neden bir başkası değil)
- Suçluluk (Neden ona daha iyi davranmadım)
- Korku (Ya diğerlerine de bir şey olursa)
- Tükenmişlik, depresyon, konfüzyon ve pazarlık etme (“Bir mucize olsaydı”)
Çözümlenmiş Yas: Kişinin acı çekmeden kaybettiği kişiyi hatırlayabilmesidir.
Çocuklarla Ölüm Üzerine Konuşmak
Çocuklar aslında çevrelerinde ve tv programlarında ölümün ne olduğunu görürler. Kendi oyunlarına dahil de ederler. Ölüm doğal yaşamın bir gerçeği ve çocuklar biraz da olsa bunun farkındadırlar.
Çocuklar çok iyi gözlemcidirler. Yetişkinlerin doğru söyleyip söylemediklerini ve duygularını rahatlıkla anlayabilirler. Bu yüzden çocuklarla konuşurken cümlelerde şüphe duygusu bulunmamalıdır. Çocuk şüpheye düşer ve yetişkinin söylediklerine güvenmezse ölümü korku ve endişe verici bir durum olarak görebilir. Aynı şekilde çocuğa ihtiyacı olandan daha fazla bilgi verilir ve kavram kullanılırsa çocuğun aklı karışabilir.
Worden’a göre:
- Çocuk kendini hazır hissettiği zaman onunla iletişim kurulmalı
- Çocuğun iletişim kurma denemeleri engellenmemeli
- Dürüst açıklamalar yapılmalı
- Çocuğun söyledikleri dinlenmeli ve yansıttığı, aktardığı duyguları kabul edilmeli
- Küçük oldukları söylenerek konu ertelenmemeli
- Basit ve net cümleler kurularak soruları cevaplanmalı
Çocuk için önemli olan kayıp öncesi yaşamının devam edeceğini bilmesidir. Aşırı korumacı tepkiler doğal akışı olumsuz etkileyebilir. Yakın çevre ile ilişkiler, öncesinde olduğu gibi devam ederse çocuk kendini güvende hissedebilir.
Kayıp yaşayan ailelerin uyum süreci yaklaşık 18-24 ay arası değişebilmektedir.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
“Çocuklar için Ölüm ve Kaybı Anlama”
Devamı
Çocuk İstismarı ve Mağdur Çocukla Görüşme Teknikleri
ÇOCUK İSTİSMARI: Dünya Sağlık Örgütü’ne göre çocuk istismarı, çocuğun sağlığını, yaşamını ve gelişimini riske atacak şekilde bir yetişkin, toplum veya ülkesi tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan davranışlar, haklarını ihlal eden her türlü eylem ve eylemsizliklerin tümüdür (WHO, 2006). Çocuğa karşı yapılan istismarın fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmal olmak üzere dört farklı boyutu vardır (WHO, 2006):
Fiziksel istismar: Çocuğun kaza dışı fiziksel olarak yaralanması şeklindedir. Fiziksel bulgular olması sebebi ile en kolay tespit edilen istismar türüdür.
Cinsel istismar: Çocuğun gelişimsel olarak hazır olmadığı, ne olduğunu kavrayamadığı, rıza gösterme ve onaylama kapasitesi olmadığı cinsel aktiviteye zorlanması durumudur.
Duygusal istismar: Çocuğun sevgi, ilgi ve bakımdan mahrum kalması ve bu yüzden psikolojik sorunlar yaşaması durumudur.
İhmal: Çocuğun ihtiyacı olan beslenme, sağlık, barınma, korunma gibi temel gereksinimlerinin kendisine bakmakla sorumlu olan kişiler tarafından karşılanmamasıdır.
İstismara uğrayan çocukların önemli bir bölümü, maruz kaldıkları istismar sonucunda korktukları ve kendilerini bu durum yüzünden suçlu hissettikleri için, yaşadıklarını gizleyerek bu olayı bildirmemektedir. Bu yüzden mağdur çocuklar almaları gereken tıbbi, hukuki, psikolojik ve sosyal yardımı alamamaktadır. Ayrıca, çocuğun değerlendirme sürecinde, bu alanda yeterliliği bulanmayan kolluk kuvvetleri ve adli merciler tarafından, yaşadıklarını tekrar tekrar anlatmasına mecbur bırakılması, çocuğun yaşadığı travmayı şiddetlendirerek ruh sağlığını daha da çok bozmaktadır (Yüksel ve ark, 2013).
ÇOCUK İSTİSMARI – MAĞDURLA GÖRÜŞMENİN ÖNEMİ
Çocukla yürütülen soruşturmalar yetişkinlerle yapılandan farklıdır. Özellikle cinsel istismar mağduru olan çocukların yaşadığı travma ve gelişim özellikleri açısından verdiği tepkiler onlardan bilgi almayı zorlaştırmaktadır. Ayrıca mental ve zihinsel bozukluğu olan çocuklara daha özel bir ilgi gereklidir (Aydın ve Sönmez, 2014; Akt: Gönültaş ve Akduman, 2016). Mağdurla görüşme yapan kişinin çocuğu tekrar travmatize etmeyecek şekilde bildirim alması önemlidir. Bu sebeple, bu tarz soruşturmalarda yer alan kişilerin bu konularla ilgili eğitimi ve tecrübesi bulunmak zorundadır.
Goodman- Brown ve ark. (2003) araştırmasında çocukların ilk görüşmelerde bilgi vermekten kaçındığı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada mağdur bildirimlerinin; istismarın çeşidi, mağdurun yaşının büyük olması, olumsuz sonuçlanma endişesi, aile içi istismar, başına gelenler yüzünden kendini suçlama duygusu faktörlerinden etkilendiği bulunmuştur. Yapılan bir diğer araştırmada, 202 mağdur bildirimi incelenmiş ve bu bildirimlerin; mağdurun cinsiyeti (erkek çocuklarının kız çocuklarına göre istismarı bildirme oranları daha az), istismarcının denetimi altında olma, penetrasyon içeren bir istismara maruz kalma ve istismarcının çocuğu tehdit etmesi gibi değişkenlerden etkilendiği bulunmuştur (Gönültaş, 2013; Akt: Gönültaş ve Akduman, 2016).
Adli görüşme sürecinde amaç, mağduru travmatize etmeden mağdurdan yaşanan olayla ilgili bildirim almaktır. Çocuğa sorulan soruların açık uçlu olması, çocuğun cevaplarının yönlendirilmemesi ve ayrıntılı bilgi alınması açısından oldukça önemlidir. Sorular çocuğun gelişim özellikleri göz önünde bulundurularak sorulmalıdır. Görüşmeyi gerçekleştiren uzman kişi yaşanılan bu adli süreci çocuğun anlayacağı bir şekilde ona açıklamalıdır.
ÇOCUK İSTİSMARI – MAĞDUR İLE GÖRÜŞME
Uzmanlar, çocuğu bir başkasına göndermek yerine, tıbbi incelemelerin biran önce bitirilmesini sağlayarak, çocuğun daha fazla zarar görmesini engellemekle sorumludur. Çocuğun istismarcısı ona bakmakla yükümlü olan aile üyelerinden biri ise çocuğun istismarcı ile ilişkisi kesilmeli gerekirse koruma altına alınmalıdır (Bulut, 2008). Uzmanın ilk görevi problemleri belirleyerek çocuğun neden bir danışmanla görüştüğünü anlamasını sağlamaktır. Bu sebeple, danışman yargılayıcı olmadan, samimi bir şekilde çocuğun yaşına uygun olarak açıklamalar yapmalıdır. Görüşme yapılan oda ise çocukların kendilerini rahat ve güvende hissedebileceği resmi olmayan bir yer olmalıdır. Bu çocuğun konuşmasını ve kendini ifade etmesini kolaylaştıracaktır (O’Brien 2001; Akt: Bulut, 2008).
Kendini ifade etme yeteneği gelişmemiş ve içinde bulunduğu durumdan korkan çocukların ebeveynleri yanlarında bulunabilir. Ebeveynler çocuğun korkmasını engelleyip çocuk hakkında bilgi alınmasına yardımcı olabilir. Ancak bu aşamadan sonra çocuk ile yalnız görüşülerek olayı bir de onun anlatmasını sağlamak gerekmektedir. Kendini ifade edebilen çocukların ailesi ise görüşmeye alınmamalı, gizli kameradan ya da ayna arkasından görüşmeyi izlemelidir. Böylece hem olaylardan haberdar olabilirler hem de çocuğa herhangi bir şekilde müdahale edemezler. Özellikle, ebeveynlerden birinin şüpheli olduğu durumlarda önemlidir ( Renvoize, 1993; Akt: Bulut, 2008). Çocuğun ve aile üyelerinin kimlik bilgileri gizli tutulmalı ve etiketlenmemeleri için önlemler alınmalıdır (Hughes ve Baker, 1990; Akt: Bulut, 2008).
İlk görüşmedeki diğer önemli nokta ise çocuğu başına gelenlerin onun suçu olmadığına dair ikna etmektir. Bu yüzden çocuğun korkularını ve endişelerini gidermek gerekir. Buradaki temel amaç, olumlu duyguları güçlendirmek ve olumsuz duyguları azaltmaktır (Black ve DeBlassie, 1993; Akt: Bulut, 2008). Bazen çocuklar rahat bir şekilde olayları anlatabilir. Böyle vakalarda uzmanlar şaşırma, korku veya onaylama davranışı göstermemelidir. Buna ek olarak, çocuk fiziksel olarak zarar görmüşse, üzülmesini ya da korkmasını engellemek amacıyla çocuğa dokunmaktan kaçınılmalıdır (Bulut, 2008).
Cinsel istismar mağduru olan çocukların ağır bir travma içinde olabileceğini unutmamak gerekir. Adli süreçte çocuktan bilgi alınırken, çocuğun gelişim özelliği ve içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuğun tekrarlı olarak travmatize edilmesini engellemek için görüşme olabildiğince kısa sürede ve tek seferde bir uzman tarafından yapılmalıdır. Görüşme sırasında yönlendirici sorular sorulmaktan kaçınılmalı, çok gerekmedikçe kapalı uçlu sorular sorulmamalıdır. Aile bireylerinin çocuğa herhangi bir müdahalede bulunamaması için önlemler alınmalı ve çocukla yalnız görüşülmelidir. En önemlisi ise çocuk içinde bulunduğu sürecin hukuki boyutu açısından bilgilendirilmelidir.
Çocuk istismarı davalarında bulunan görevlilerin bu konu hakkında eğitim alması, çocuğun geleceğini güvende tutmak açısından oldukça büyük bir önem taşımaktadır.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
“Çocuk İstismarı ve Mağdur Çocukla Görüşme Teknikleri”
KAYNAKLAR
Bulut, S. (2008). Erken Çocukluk Dönemi Cinsel İstismarının Psikodinamik Oyun Terapisiyle Teşhisi ve Tedavisi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi,29,131-144.
Gönültaş, M. B., Akduman, İ. (2016). Çocuklara Yönelik Cinsel İstismar Soruşturmalarında Mağdur Bildirimlerinin Önemi. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi,23,274-289.
Yüksel, F., Keser, N., Odabaş, E., Kars, G. B., Yurtkulu, F., Daşkafa, F., Arslan, F., Cayrat, E. (2013). Çocuk İstismarı ve Çocuk İzlem Merkezleri. Tıbbi Sosyal Hizmet Dergisi,2,18-22.
Devamı