Uyku Bozukluğu: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi
Uyku Bozukluğu Nedir
Uyku bozukluğu, uyku düzenini etkileyen ve genellikle kişinin günlük yaşam kalitesini düşüren bir durumdur. Uyku bozukluklarının çeşitli türleri ve tedavi yöntemleri vardır. İşte bazı yaygın türler ve genel tedavi yaklaşımları:
İnsomnia (Uykusuzluk)
İnsomnia, uyumakta veya uyuyabilmekte zorluk çekme durumudur. Bu durum, hem uykuya dalma hem de uyandıktan sonra tekrar uyuyabilmekte zorluk olarak kendini gösterir.
Nedenleri
- Stres, anksiyete, depresyon gibi psikolojik faktörler
- Ağrı, solunum problemleri gibi sağlık sorunları
- Kafein, alkol gibi maddelerin kullanımı
- Düzensiz uyku alışkanlıkları
Huzursuz Bacak Sendromu
Bacaklarda rahatsızlık hissi ve hareket ihtiyacı ile karakterize bir durumdur. Genellikle dinlenme anlarında veya geceleri daha belirgin olur.
Nedenleri
- Demir eksikliği
- Nörolojik bozukluklar
- Gebelik
- Bazı ilaçların neden olabileceği yan etkiler
Etkileri
- Uykuya dalma
- Uyku kalitesinde bozulma
- Gündüz Yorgunluğu
Uyku Apnesi
Uyku sırasında solunumun geçici olarak durması veya ciddi şekilde yavaşlamasıdır.
Nedenleri
- Hava yolu tıkanıklıkları
- Obezite
- Yapısal bozukluklar ve bazı tıbbi durumlar
Etkileri
- Geceleri sık uyanma
- Gündüz yorgunluğu
- Baş ağrısı
- Uzun vadede kalp hastalıkları riskinin artması
- Horlama
Türleri: Obstrüktif uyku apnesi (en yaygın tür, solunum yollarının fiziksel engellenmesiyle oluşur) ve santral uyku apnesi (beynin solunum kaslarına düzgün sinyal gönderememesi nedeniyle oluşur).
Narkolepsi
Aşırı gündüz uykululuğu ve aniden uyuma eğilimi ile karakterize bir nörolojik bozukluktur.
Nedenleri: Narkolepsi, beynin uyku ve uyanıklığı düzenleyen bölümlerindeki bir bozukluktan kaynaklanır.
Etkileri
- Katapleksi (duygusal tepkiler sırasında kas kontrolünün kaybedilmesi)
- Uyku felci
- Halüsinasyonlar
- Kesintili gece uykusu
Parasomniler
Uyku sırasında anormal davranışlar veya hareketler
Örnekler
Uyurgezerlik (Somnambulism)
Uyurgezerlik, uykunun derin evrelerinde gerçekleşen ve kişinin uyurken yürümesi veya diğer karmaşık davranışları gerçekleştirmesi durumudur.
Nedenleri
- Genetik faktörler
- Uykusuzluk
- Stres
- Bazı ilaçlar
- Alkol tüketimi
Etkileri: Uyurgezerlik, genellikle hatırlanmayan bu eylemler sırasında yaralanma riskini artırır. Ayrıca uykunun kalitesini düşürür.
Kabus Bozukluğu
Uykudan korkutucu rüyalarla uyanma durumudur. Bu rüyalar genellikle gerçeklikle yakından ilişkilidir ve uyanıldığında detaylı olarak hatırlanır.
Nedenleri
- Stres
- Travma
- Bazı ilaçların yan etkileri
- Uyku bozuklukları
Etkileri: Sık kabuslar, uyku kalitesini bozar ve gündüz yorgunluğuna, kaygıya ve depresyona yol açabilir.
Uyku Felci
Uyku felci, REM (Hızlı Göz Hareketi) uyku fazının sonunda veya başında uyanırken kişinin geçici olarak hareket edememesi durumudur.
Nedenleri
- Uyku döngüsünde anormal geçişler
- Uyku eksikliği
- Stres veya bazı psikiyatrik bozukluklar
Etkileri: Uyku felci sırasında kişi tamamen bilinçlidir ama hareket edemez. Bu durum genellikle kısa sürelidir ancak korkutucu ve endişe verici olur.
Uykuyla İlişkili Yeme Bozukluğu
Kişinin uyku sırasında bilinçsiz olarak yemek yemesi durumudur. Bu kişiler genellikle yediklerini hatırlamazlar.
Nedenleri
- Stres
- Diyet
- Uykusuzluk ve bazı ilaçların yan etkileri
Etkileri: Uykuyla ilişkili yeme bozukluğu, gece boyunca yeme eylemleri nedeniyle kilo alımına, uyku kalitesinde bozulmaya ve gündüz yorgunluğuna neden olur. Ayrıca, kişi yemek pişirme gibi potansiyel olarak tehlikeli aktivitelerde bulunurken de yaralanma riski taşır.
Bu uyku bozuklukları, genellikle uyku döngüsünün normal seyrinin dışına çıkarak kişinin hem fiziksel hem de zihinsel sağlığını etkiler. Özellikle kabus bozukluğu ve uyku felci, kişide ciddi anksiyete ve korkuya neden olabilir. Uyurgezerlik ve uykuyla ilişkili yeme bozukluğu gibi durumlar ise yaralanma riskini artırır ve günlük yaşamı olumsuz etkiler.
Parasomnilerin Nedenleri: Genetik faktörler, stres, uyku eksikliği, diğer uyku bozuklukları ve bazı ilaçların kullanımı parasomnilere yol açabilir.
Parasomnilerin Etkileri: Gündüz yorgunluğu, uyku kalitesinde bozulma ve potansiyel olarak tehlikeli durumlar yaratabilir.
Tedavi Yöntemleri
- Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Düzenli uyku programı, rahat bir uyku ortamı, kafein ve alkol tüketimini azaltmak gibi değişiklikler faydalı olabilir.
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Uykusuzluk için etkili bir tedavi yöntemidir. Uyku ile ilgili olumsuz düşünce ve davranışları değiştirmeye odaklanır.
- İlaç Tedavisi: Bazı durumlarda, doktor reçetesi ile uyku ilaçları kullanılabilir. Ancak bu ilaçlar uzun süreli kullanım için genellikle önerilmez.
- Medikal Tedaviler: Örneğin, uyku apnesi için CPAP (Sürekli Pozitif Hava Yolu Basıncı) cihazları kullanılır.
**Alternatif Tedaviler
** Akupunktur, yoga, meditasyon ve bitkisel takviyeler gibi yöntemler bazı kişiler için yardımcı olabilir.
Her bir uyku bozukluğu türü, farklı semptomlar, nedenler ve tedavi yöntemleri gerektirir. Tanı ve tedavi için uyku bozuklukları konusunda uzman bir sağlık profesyoneli ile görüşmek önemlidir. Bazı durumlarda, uyku laboratuvarında yapılan uyku çalışmaları da tanı sürecinde önemli rol oynayabilir. Uyku, genel sağlık ve yaşam kalitesi için hayati öneme sahip olduğundan, uyku bozukluklarının ciddiye alınması ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması önemlidir.
Yule Psikoloji Enstitüsü
Kaynaklar
Chokroverty, S. (2010). Overview of sleep & sleep disorders. Indian Journal of Medical Research, 131(2), 126-140.
Hauri, P. J. (2021). Sleep disorders. In Handbook of Psychology and Health, Volume I (pp. 211-260). Routledge.
Sehgal, A., & Mignot, E. (2011). Genetics of sleep and sleep disorders. Cell, 146(2), 194-207.
Thorpy, M. J. (2012). Classification of sleep disorders. Neurotherapeutics, 9(4), 687-701.
DevamıSpiritüel Bypass
“Spiritüel Bypass” terimi, insanların manevi fikir ve uygulamaları kullanarak çözülmemiş duygusal sorunları, psikolojik yaraları ve gelişimsel görevleri atlatma eğilimini ifade eder. Bu terim, 1980’lerin ortalarında Budist öğretmen ve psikoterapist John Welwood tarafından tanıtılmıştır.
Bu kavram, bireylerin maneviyatı veya manevi uygulamaları, psikolojik sorunlarıyla yüzleşmek yerine kullanmalarını ifade eder. Bireyler duygusal acıları işlemek yerine, manevi deneyimleri aktif olarak arayarak bu acıdan kaçınma eğilimi gösterirler. Bireyler manevi uygulamaları, onların genel işleyişleriyle bütünleşmeyen ayrı bir yaşam alanı olarak kullanır.
Spiritüel Bypass, bireylerin kendilerini ve başkalarını duygusal olarak anlamalarını engeller.
Örneğin, bir kişi, zorlu zamanlarında iç huzuru bulmak ve kendini rahatlatmak için Transandantal Meditasyon gibi spiritüel tekniklere ve manevi kitaplara yönelebilir. Ancak derinlerde yatan psikolojik ve duygusal sorunlarla yüzleşmekten kaçındığı için, ilişkilerinde ve genel yaşam kalitesinde sorunlar yaşar.
Transandantal Meditasyon (TM), Maharishi Mahesh Yogi tarafından geliştirilen ve belli bir mantra tekrarını içeren bir meditasyon yöntemidir. TM, genellikle dini bir pratikten ziyade kişisel gelişim için bir araç olarak sunulmuştur. Hem dini hem de dini olmayan bir uygulama olarak tanımlanır.
Spiritüel Bypass’ın yaygın örnekleri arasında “iyi hisler” üzerine yoğunlaşma, negatif duygulardan kaçınma, sürekli olarak olumlu olma, aşırı derecede idealist olma ve her şeyin yolunda olduğu inancı yer alır. Bu tür davranışlar, gerçek duyguları ve problemleri görmezden gelmeye ve bunlarla yüzleşmemeye yol açar.
Bu durumu aşmak için, kendinize karşı dürüst olmalı, duygularınızı kabullenmeli ve onları ifade etmelisiniz. Yaşadığınız zorlukları kabullenmeli ve objektif biçimde incelemelisiniz.
Duygularınızı kabul etmek ve onlarla çalışmak, gerçek duygusal iyileşmenin adımıdır. Gerçek duygularınızı ve yaşadığınız zorlukları kabul ederek, daha sağlıklı ve bütüncül bir manevi yolculuğa çıkabilirsiniz.
(Bu yazı, spiritüel bypass kavramını açıklamaktadır. Meditasyon ve diğer rahatlama tekniklerini uygulamakta tabii ki bir sorun yok. Ancak duygusal sorunlardan kaçınmak için bu teknikleri kullanmak kişin ruh sağlığına zarar verir.)
Yule Psikoloji Enstitüsü
Kaynaklar
Picciotto, G., Fox, J., & Neto, F. (2018). A phenomenology of spiritual bypass: Causes, consequences, and implications. Journal of Spirituality in Mental Health, 20(4), 333-354.
Sherrell, C., & Simmer-Brown, J. (2017). Spiritual bypassing in the contemporary mindfulness movement. ICEA Journal, 1(1), 75-94.
Sheridan, M. J. (2017). Addressing spiritual bypassing: Issues and guidelines for spiritually sensitive practice. In The Routledge handbook of religion, spirituality and social work (pp. 358-367). Routledge.
Devamı
Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?
Depresyon Nedir
Kişinin hayatındaki aktivitelerde ilgi kaybı ve sürekli bir üzüntü hissi ile karakterize bir ruh hali bozukluğudur. Çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir ve her yaştan insanı etkileyebilir.
Depresyon Belirtileri
Depresyonun belirtileri kişiden kişiye değişkenlik gösterse de, genellikle şunları içerir:
- Derin üzüntü, umutsuzluk veya endişe hissi
- Normalde keyif aldığınız şeylere ilginin azalması
- Aşırı yeme veya yetersiz yeme, uykusuzluk veya aşırı uyuma
- Düşük enerji ve yorgunluk
- Odaklanma, karar verme veya hatırlama zorluğu
- Fiziksel ağrılar (baş ağrısı, mide ağrısı)
- Kendine zarar verme veya intihar düşünceleri
Depresyon Nedir ve Depresyon Türleri Nelerdir
Depresyonun çeşitli türleri vardır ve her biri farklı özellikler ve tetikleyiciler gösterir:
Majör Depresyon
Majör depresyon, kişinin günlük yaşamını, işlevselliğini ve genel ruh halini ciddi şekilde etkileyen bir ruhsal bozukluktur. Genellikle derin üzüntü, ilgi kaybı ve enerji düşüklüğü ile karakterize edilir. Hem genetik hem de çevresel faktörlerden kaynaklanır. Kişinin yeme, uyku ve sosyal etkileşim gibi temel yaşam alışkanlıklarını olumsuz yönde etkiler. Bu durum, kişinin normal aktivitelere karşı isteksizlik hissetmesine ve hayattan zevk alamaz hale gelmesine neden olur.
Belirtileri:
- Sürekli ve derin bir üzüntü, boşluk veya umutsuzluk hissi
- Günlük aktivitelere, hobilere ve sosyal etkinliklere karşı ilgi kaybı
- Yorgunluk ve enerji eksikliği
- İştah ve uyku düzeninde önemli değişiklikler
- Kendine zarar verme veya intihar düşünceleri
- Konsantrasyon ve karar verme güçlüğü
- Kendini değersiz veya suçlu hissetme
Mevsimsel Depresyon
Mevsimsel depresyon, sonbahar ve kış aylarında görülen, mevsim değişikliklerine bağlı duygusal düşüşlerle tanımlanan bir depresyon türüdür. Genel depresyonun bir alt tipi olarak kabul edilir ve tedavisi genellikle ışık terapisi gibi mevsime özgü yöntemleri içerir.
- Sabahları zor uyanma ve sabah yorgunluğu
- Aşırı yeme ve uyuma eğilimi, özellikle karbonhidratlara yönelme
- Kilo artışı
- Genel bitkinlik ve enerji düşüklüğü
- Konsantrasyon güçlüğü
- Sosyal aktivitelerden ve çevreden uzaklaşma
- Karamsarlık ve umutsuzluk
- Hayattan keyif alamama
Mevsimsel depresyon, bazı canlıların kış uykusu alışkanlıklarıyla benzerlik gösterir. İnsanlarda bu durum, modern yaşamın gerekliliklerine uyum sağlamada zorluklara yol açabilir ve ciddi depresyon hallerine dönüşebilir. Bu belirtiler her kış meydana geliyorsa, tanı ve tedavi için bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir.
Postpartum Depresyon
Doğum sonrası depresyon, doğumdan sonra ilk yıl içinde ortaya çıkabilen, kaygı, takıntı, umutsuzluk ve yalnızlık hisleri içeren bir duygu durum bozukluğudur. Kendine veya bebeğe zarar verme düşünceleri ve intihar düşünceleri içerebilir ve doğumdan hemen sonra ya da ilk yıl içinde herhangi bir zamanda başlayabilir.
Atipik Depresyon
Gülümseyen depresyon (Atipik depresyon), bireyin derin üzüntü ve moral bozukluğu yaşarken dışarıya karşı mutlu ve iyi görünme çabasıdır. Bu durum, genellikle kişinin içsel duygularını ve sıkıntılarını saklamasını içerir. Atipik depresyon terimi, bu durum için sıklıkla kullanılır ve birey, gerçekte umutsuz ve mutsuz hissetmesine rağmen, dışarıdan bakıldığında normal veya mutlu görünebilir. Bu tür depresyonun teşhisi için belirtilerin en az iki hafta sürmesi gerekir.
Distimi (Kronik Depresyon)
Distimi, aynı zamanda kronik depresyon olarak da bilinen, uzun süreli bir depresyon formudur. Bu durum, en az iki yıl süren hafif ila orta derecede depresif belirtilerle karakterize edilir. Distimi, majör depresif bozukluktan daha az şiddetli olmasına rağmen, sürekliliği ve uzun vadeli etkileri nedeniyle kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir.
Distiminin Belirtileri:
- Sürekli, hafif/orta derecede üzüntü veya depresif ruh hali
- Enerji eksikliği ve yorgunluk
- Uyku ve iştah değişiklikleri
- Düşük öz saygı ve umutsuzluk
- Odaklanma ve karar verme güçlükleri
Depresyonla Başa Çıkma
Depresyonla başa çıkma konusunda uygulanabilecek birkaç strateji var. Bu stratejiler, depresyonun etkilerini azaltmaya ve kişinin genel iyilik halini iyileştirmeye yardımcı olur:
- Sosyal Bağlantıları Koruma: Depresyonla mücadele ederken insanlar genellikle kendilerini izole eder. Ancak; aile, arkadaşlar ve çevreyle bağlantıda kalmak, destek sağlar ve iyileşme sürecine katkıda bulunur. Sosyal etkileşimler, olumlu duyguları artırıp izolasyon hissini azaltır.
- Aktif Olmak: Fiziksel aktivite, depresyon semptomlarını hafifletmek için etkili bir yoldur. Düzenli egzersiz, serotonin ve endorfin gibi iyi hissettiren kimyasalların seviyelerini artırır, stresi azaltır ve genel ruh halini iyileştirir. Hafif yürüyüşlerden yoga ve aerobik egzersizlere kadar her türlü aktivite faydalı olur.
- Olumlu Düşünceyi Teşvik Etmek: Depresyon sırasında olumsuz düşünce kalıpları yaygındır. Bu düşünceleri sorgulamak ve yerine daha gerçekçi ve olumlu düşünceler koymak önemlidir.
- Sağlıklı Yaşam Tarzı: Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, depresyonla mücadelede kilit bir rol oynar. Düzenli uyku, dengeli ve besleyici bir diyet, ruh halini ve genel sağlığı iyileştirebilir.
Bu stratejilerin yanı sıra, profesyonel yardım almak da çok önemlidir. Bir sağlık profesyoneli, depresyonla mücadelede size özel bir tedavi planı sunar. Gerekirse ilaç veya terapi gibi tedavi seçeneklerini önerir. Depresyon ciddi bir sağlık durumudur ve uygun tedavi ile yönetilebilir. Kendinizi kötü hissettiğinizde profesyonel yardım almakta tereddüt etmeyin.
Depresyon nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?
Yule Psikoloji Enstitüsü
Kaynaklar
Causes, A. T. (2015). Heterogeneity of postpartum depression: a latent class analysis. The Lancet Psychiatry, 2(1), 59-67.
Keck, M. E. (2010). Depression. Switzerland: Lundbeck (Schweiz) AG.
Knoll, A. T., & Carlezon Jr, W. A. (2010). Dynorphin, stress, and depression. Brain research, 1314, 56-73.
Miller, L. J. (2002). Postpartum depression. Jama, 287(6), 762-765.
Mete, H. E. (2008). Kronik hastalık ve depresyon. Klinik Psikiyatri, 11(3), 3-18.
Devamı
Grup Terapisi
“Ne olmadığımızı keşfetmemiz ne olduğumuzun keşfine giden bir adımdır.” – Yalom
Grup terapisi, birden fazla bireyin benzer sorunları ya da endişeleri üzerine çalıştıkları, bir veya daha fazla terapistin rehberliğinde gerçekleşen bir psikoterapi şeklidir. Bu tedavi biçimi, katılımcıların birbirlerine destek olabilecekleri, deneyimlerini paylaşabilecekleri bir ortam sağlar. Grup büyüklüğü çoğunlukla 5 ile 15 kişi arasında değişir. Ancak bu grup sayısı esnek olabilir.
Grup Terapisi
Farklı ihtiyaç ve sorunlara yönelik çeşitlenen yaklaşımlar altında toplanır. Bunlar arasında belirli bir psikolojik rahatsızlık veya endişe üzerine odaklanan gruplar, spesifik bir terapi metodolojisi kullanan gruplar, psiko-eğitim amaçlı gruplar, beceri geliştirme odaklı gruplar, kendine yardım amaçlı gruplar ve destek grupları yer alır. Örneğin, bazı gruplar depresyon, öfke kontrolü veya madde bağımlılığı gibi belirli sorunlara yönelik çalışmalar yaparken, diğer gruplar daha genel bir kapsamda sosyal becerilerin geliştirilmesine odaklanabilir. Bu çeşitlilik, grup terapisinin bireylerin farklı ihtiyaçlarına uygun esnek çözümler sunmasını sağlar.
Gruplar, bireysel terapiden daha uygun maliyetli olur ve bireylere, benzer zorluklar yaşayan diğerleriyle bağlantı kurma ve destek ağı oluşturma fırsatı sunar.
Terapist
Terapistin görevleri arasında güvenli ve destekleyici bir atmosfer sağlamak, grup kurallarını oluşturmak ve tartışmaları yönetmek yer alır. Bunun yanı sıra, grup içi dinamikleri gözlemlemek, davranış örüntülerini tespit etmek ve herhangi bir çatışmayı çözümlemek de terapistin sorumluluklarındandır.
Grup terapisinin faydaları arasında duygusal destek, motivasyon ve umut, sosyal becerilerin geliştirilmesi ve profesyonel rehberlik bulunmaktadır.
Katılımcılar, benzer sorunlar yaşayan diğer bireylerle etkileşimde bulunarak ve onlardan öğrenerek, kendi sorunlarına yeni perspektifler kazandırabilir ve etkili başa çıkma stratejileri geliştirebilirler.
Grup terapisi, bireylerin terapiye katılma nedenlerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak çeşitli şekillerde düzenlenebilir. Bazı kişiler için grup terapisi, bireysel terapinin bir alternatifi veya tamamlayıcısı olabilir.
Açılması planlanan gruplardan (Anne olmak, İlişkiler, İş Yaşam Dengesi, Rüyalar) birine dahil olmak için aşağıdaki “Grup Terapisi Başvuru Formu” linkine tıklayabilirsiniz. Daha fazla bilgi almak için ise yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.
Başvuru Linki: Grup Terapisi Başvuru Formu
Yule Psikoloji Enstitüsü
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Burlingame, G. M., McClendon, D. T., & Alonso, J. (2011). Cohesion in group therapy. Psychotherapy, 48(1), 34.
Weiss, R. D., Jaffee, W. B., de Menil, V. P., & Cogley, C. B. (2004). Group therapy for substance use disorders: what do we know?. Harvard review of psychiatry, 12(6), 339-350.
Anzieu, D. (2014). The group and the unconscious (RLE: Group therapy). Routledge.
Stangier, U., Heidenreich, T., Peitz, M., Lauterbach, W., & Clark, D. M. (2003). Cognitive therapy for social phobia: individual versus group treatment. Behaviour research and therapy, 41(9), 991-1007.
DevamıRüyaların Yorumu – Freud
“Rüyalar, bastırılmış arzuların gerçekleşmesidir.” – Freud
Rüyaların Yorumu
Freud’un rüya analizi teorisi, rüyaların bireyin bilinçaltı zihin süreçlerine dair önemli bilgiler sağlayabileceği fikrine dayanır. Bu teoriye göre, rüyalar bilinçaltımızda yer alan, gündelik hayatımızda genellikle bastırılmış veya yüzeye çıkmamış düşünceler, anılar ve duyguların bir yansımasıdır. Freud, rüyaların bu bastırılmış içerikleri simgesel bir şekilde ifade ettiğine inanıyordu.
Bu yaklaşımda, rüyaların iki ana içeriği olduğu düşünülür: Manifest içerik ve latent içerik. Manifest içerik, rüyanın hatırlanan, açık hali yani rüyanın yüzeysel hikayesidir. Latent içerik ise, rüyanın altında yatan, bilinçaltı dilekleri ve düşünceleri temsil eder. Freud’a göre, rüyaların manifest içeriği, bu daha derin, gizli anlamları, yani latent içeriği gizlemek için bir tür perdedir.
Bu teori, rüyaların yorumlanması sırasında kullanılan anahtar bir yöntemdir. Freud’un bu yaklaşımı, rüyaların kişisel ve öznel yorumlanmasını vurgular. Yani, bir rüyanın sembollerinin ve içeriğinin, rüya gören kişinin kişisel deneyimleri, duyguları ve kültürel arka planı ile yakından ilişkili olduğuna inanılır. Rüyaların analizi, bu latent içeriğin ortaya çıkarılmasına ve bireyin kendi iç dünyasının daha derin bir anlayışına yol açabilir.
“Rüyanın içeriği, düşleyen kişinin yaşamıyla ilgili en derin ve en gizli arzularını yansıtır.” – Burada Freud, rüyaların kişisel anlam ve bağlamının önemine işaret eder. Rüyaların bireyin yaşam deneyimleri ve bilinçaltı düşünceleriyle sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirtir.
Freud, rüyaların sembolizminde çeşitli temalar üzerinde durmuştur. Örneğin; insan vücudu, ebeveynler, çocuklar, kardeşler, doğum, ölüm, çıplaklık gibi birçok şey rüyalarda sembollerle temsil edilir. İnsanlar genellikle bir evin biçiminde temsil edilir. Pürüzsüz duvarlı evler erkekleri, çıkıntıları ve balkonları olan evler ise kadınları temsil eder. Ebeveynler rüyalarda kral ve kraliçeler veya diğer saygıdeğer kişiler olarak belirir. Çocuklar ve kardeşler, küçük hayvanlar veya haşarat olarak sembolize edilir. Doğum genellikle suya atılmak, sudan çıkmak, birini sudan kurtarmak veya sudan kurtarılmak gibi suya yapılan referanslarla temsil edilir.
Freud’a göre rüya sembollerinin en zengin koleksiyonu cinsel yaşama ayrılmıştır.
Freud, rüyalardaki sembollerin büyük çoğunluğunun cinsel semboller olduğunu belirtir. Erkek genital organı, uzun ve dik nesnelerle (örneğin çubuklar, şemsiyeler, direkler, ağaçlar) veya vücuda nüfuz edebilen ve yaralanmaya neden olabilen nesnelerle (örneğin bıçaklar, hançerler, mızraklar, kılıçlar ve ateşli silahlar) temsil edilir. Kadın genital organları ise içine bir şey doldurulabilecek bir alanı kaplayan nesnelerle (örneğin çukurlar, mağaralar, şişeler, kutular, sandıklar, kavanozlar, bavullar, cepler, gemiler, ağız, kiliseler ve ayakkabılar) sembolize edilir. Göğüsler genellikle elma, şeftali ve genel olarak meyvelerle temsil edilir.
“Bazen bir puro, sadece bir purodur.” – Bu ünlü alıntı, Freud’un her zaman her şeyin derin bir anlam taşımadığını kabul ettiğini gösterir. Bazı durumlarda, rüyaların veya diğer şeylerin sadece göründükleri gibi olduğunu ve her zaman altında yatan gizli anlamların olmadığını belirtir.
Freud’un rüya yorumlaması, rüyaların içeriğini ve simgelerini keşfederek, bilinçaltı düşüncelerimiz ve duygularımızı aydınlatmamıza yardımcı olur. Ancak, Freud’un rüya analizi basit değildir; rüyaların doğru bir şekilde yorumlanabilmesi için yıllar süren eğitim ve deneyim gerekir.
Rüyaların Yorumu – Freud
Kaynaklar
Jenkins, W. (2017). An Analysis of Sigmund Freud’s The Interpretation of Dreams. Macat Library.
Sharpe, E. F. (2018). Dream analysis: A practical handbook of psychoanalysis. Routledge.
Schon, J. (2016). Dream interpretation in theory: Drawing on the contributions of Freud, Jung, and the Kleinians. Psycho-analytic Psychotherapy in South Africa, 24(1), 76-108.
DevamıYetişkinlerde Bağlanma Biçimleri
Yetişkinlerde bağlanma biçimleri, John Bowlby’nin geliştirdiği Bağlanma Teorisi’nin bir uzantısı olarak ele alınır. Mary Ainsworth ve daha sonraki araştırmacılar tarafından çocukluk dönemi bağlanma stilleri üzerine yapılan çalışmalar, yetişkin ilişkilerine de uyarlanmıştır. Yetişkinlerin bağlanma biçimleri, erken yaşam deneyimlerine ve bu deneyimlerin içsel çalışma modellerine nasıl yansıdığına bağlı olarak farklılık gösterir. “İçsel çalışma modelleri”, bireyin kendisi, diğer insanlar ve ilişkiler hakkındaki inançları ve beklentileri anlamına gelir. Bu modeller, çocukluk döneminde yaşanan deneyimlerden etkilenerek şekillenir ve yetişkinlikteki ilişki dinamiklerini etkiler. Örneğin, erken yaşamda güvenli bir aile ortamı yaşayan bir birey, yetişkinlikte daha sağlıklı ilişkiler kurma eğiliminde olur. İhmal veya istikrarsız ilişkiler yaşayan bir çocuk ise yetişkinlikte güven sorunları yaşar.
Yetişkinlerde Bağlanma Biçimleri
Güvenli Bağlanma:
- Güvenli bağlanan yetişkinler, ilişkilerde rahat ve destekleyici davranır.
- Karşılıklı bağımlılık ve anlayış gösterirler.
- Olumsuz durumlarla başa çıkabilmek için etkili iletişim becerileri ve duygusal düzenleme yetenekleri geliştirirler.
Kaygılı-güvensiz bağlanma:
- Bu tür bağlanma gösteren yetişkinler, ilişkilerde güvensizlik ve reddedilme korkusu yaşarlar.
- Aşırı bağımlılık ve aşırı duygusal tepkiler sergileyebilirler.
- Partnerlerine karşı aşırı talepkâr veya yapışkan davranışlar gösterebilirler.
Kaçıngan-güvensiz bağlanma:
- Kaçınmacı bağlanma stili gösteren yetişkinler, yakınlıktan ve duygusal bağlardan kaçınma eğilimindedir.
- Bağımsızlık ve kendine yeterlilik vurgusu yaparlar.
- Duygusal olarak uzak dururlar ve ilişkilerde derin bağlantı kurmaktan kaçınırlar.
Karma/Karışık Bağlanma:
- Karma bağlanma stili gösteren yetişkinler, hem kaçınmacı hem de kaygılı özellikleri bir arada sergileyebilirler.
- İlişkilerde tutarsız ve öngörülemez davranışlar gösterebilirler.
- Güvensizlik ve bağlanma konusunda karışık duygular yaşarlar.
İlişkiler Üzerindeki Etkisi
İlişki Memnuniyeti
- Uyum ve Memnuniyet: Güvenli bağlanma stili gösteren çiftler, genellikle daha yüksek ilişki memnuniyeti ve uyum yaşar. Bu tür bağlanma, karşılıklı saygı, güven ve anlayış temelinde kurulur.
- Çatışma Çözümü: Güvenli bağlanan çiftler, çatışmaları daha sağlıklı ve yapıcı bir şekilde ele alır. Bu, ilişkinin genel memnuniyetini ve dayanıklılığını artırır.
- Esneklik: Güvenli bağlanma, değişikliklere ve zorluklara karşı ilişkide daha fazla esneklik sağlar. Bu çiftler, zor zamanlarda birbirlerine destek olma eğilimindedir.
İletişim Tarzları
- Açık ve Etkili İletişim: Güvenli bağlanan bireyler genellikle daha açık ve etkili iletişim kurar. Duygularını ve ihtiyaçlarını açıkça ifade eder ve partnerlerinin duygularına karşı duyarlı olur.
- İletişim Zorlukları: Diğer taraftan, kaçınmacı veya kaygılı bağlanan bireyler, genellikle ilişki içinde iletişim zorlukları yaşar. Bu da yanlış anlaşılmalara ve memnuniyetsizliklere yol açar.
- Çatışma Yaklaşımı: Güvenli bağlanan bireyler, çatışmaları ele alırken daha yapıcı ve çözüm odaklıdır. Kaçınmacı veya kaygılı bağlananlar ise çatışmalardan kaçınır veya aşırı duygusal tepkiler verir.
Duygusal Sağlık
- Olumlu Etkiler: Güvenli bağlanma, bireylerin duygusal sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratır. Bu bireyler genellikle daha düşük stres seviyelerine ve daha yüksek özsaygıya sahip olur.
- Duygusal Stres ve Sorunlar: Diğer bağlanma stilleri, özellikle kaygılı ve kaçınmacı bağlanma, duygusal stres ve ilişkisel sorunlara yol açar.
- Duygusal Düzenleme: Güvenli bağlanan bireyler, duygusal düzenleme konusunda daha beceriklidir. Bu, onların ilişkilerinde ve kişisel yaşamlarında daha sağlıklı duygusal deneyimler yaşamalarını sağlar.
Terapi ve Gelişim
- Psikoterapi: Bağlanma stili üzerine çalışmak, bireylerin ilişkilerini ve duygusal sağlıklarını iyileştirmek için psikoterapi ve danışmanlık süreçlerinde önemli bir odak noktası olur.
- Kişisel Gelişim: Bireyler, kendi bağlanma stillerini anlayarak ve üzerinde çalışarak, daha sağlıklı ve tatmin edici ilişkiler kurma yolunda ilerleyebilirler.
Yetişkinlerde bağlanma biçimlerini anlamak ve üzerinde çalışmak, bireysel ve ilişkisel refah için önemli bir adımdır. Bu konuda profesyonel destek almak, bu süreçte oldukça değerlidir.
Devamı
Japonya’nın Hayat Değiştiren 8 Tekniği: Ikigai’den Kakeibo’ya
Japonya’nın, zengin tarihi ve benzersiz kültürü dünyayı her zaman büyülemiştir. Bu etkileyici ülkenin sunduğu, yaşam kalitenizi artıracak sekiz faydalı tekniği keşfetmeye hazır olun. Bu yazımızda, kişisel mutluluğunuzu artıracak Ikigai’den, finansal bilincinizi geliştirecek Kakeibo’ya kadar, Japonya’nın hayatınıza katacağı değerli bilgileri bulacaksınız. Bu teknikler, hem iş hem de kişisel yaşamınızda uygulanabilecek pratik yöntemler sunarak, günlük rutinlerinizi daha verimli ve anlamlı hale getirecek.
Ikigai
Ikigai, kişisel mutluluk ve yaşam amacını bulma sanatıdır. İnsanlara kendilerini iyi hissettiren şeyleri, iyi yaptıkları işleri ve dünyaya nasıl katkı sağlayabileceklerini keşfetmelerine yardımcı olur. Örneğin, bir bahçıvan, doğayı sevdiği ve insanların yaşam alanlarını güzelleştirdiği için bahçıvanlık yapabilir. Bu hem kendi içsel tatminini hem de topluma katkısını yansıtır.
Kaizen
Kaizen, sürekli iyileştirme anlamına gelir. Finansal hedeflerinize ulaşmak için küçük, yönetilebilir adımlar atmanızı önerir. Örneğin, her ay harcamalarınızda küçük düşüşler yaparak ya da ekstra gelir kaynakları yaratarak bütçenizi optimize edebilirsiniz.
Kakeibo
Kakeibo, Japonya’dan gelen bir kişisel finans yönetimi sanatıdır. Tasarruf yapma ve para yönetimi becerilerinizi geliştirmenize yardımcı olur. Bu yöntemi kullanarak, aylık gelir ve giderlerinizi detaylı bir şekilde kaydedersiniz ve belirli tasarruf hedefleri koyarsınız. Böylece harcamalarınızı daha bilinçli yapar ve mali disiplin kazanırsınız.
Pomodoro Tekniği
Zaman yönetimi için kullanılan bir tekniktir. Görevleri 25 dakikalık odaklanma periyotlarına böler ve her periyodun ardından 5 dakikalık bir mola verilmesini önerir. Örneğin, bir öğrenci ders çalışırken bu yöntemi kullanabilir. Her 25 dakikalık çalışmanın ardından kısa bir mola vererek verimliliğini artırabilir.
Hara Hachi Bu
Yemek yeme alışkanlığıyla ilgili bir prensiptir ve “yüzde seksen doluluk” anlamına gelir. Bu teknik, aşırı yemek yemeden önce durmayı ve böylece daha sağlıklı bir yaşam sürdürmeyi önerir. Her öğünde yemeğinizi yavaşça yiyerek ve tokluk hissini daha iyi algılayarak bu kuralı uygulayabilirsiniz.
Shoshin
“Başlangıç zihni” anlamına gelir. Herhangi bir konuya yeni başlayan bir kişinin meraklı ve önyargısız bakış açısıyla yaklaşmayı ifade eder. Bir sanat öğrencisinin resim yaparken her zaman yeni teknikleri denemesi ve farklı stilleri keşfetmesi buna bir örnektir.
Wabi-Sabi
Kusurların güzelliğini ve her şeyin geçiciliğini kabullenme felsefesidir. Mükemmel olmaya çalışmak yerine, var olanın değerini takdir etmeyi öğretir.
Japonya’nın Wabi-Sabi felsefesinin ilişkilere uygulanması
Bu felsefe mükemmeliyetçilikten uzaklaşmak;ilişkinin doğal ve kusurlu yönlerini kabullenmekle ilgilidir. Bu felsefe, ilişkideki küçük kusurları ve anlaşmazlıkları ilişkinin kaçınılmaz ve gerçekçi parçaları olarak görmenizi önerir.
Düşünün ki, ilişkinizde zaman zaman farklı görüşler ve ufak sürtüşmeler yaşanıyor. Wabi-Sabi, bu durumları ilişkinizin gerçekçi yansıması olarak görmenize ve bunları aşarak ilişkinizi daha derin bir düzeye taşımanıza yardımcı olabilir. Mükemmellik yerine, birbirinizin kusurlarıyla birlikte güzelliklerini de takdir etmek, ilişkiyi daha sağlam temellere oturtur.
Bu yaklaşım, aynı zamanda, değişen duygular ve ihtiyaçlar karşısında esnek olmayı gerektirir. Wabi-Sabi, her iki tarafın da zaman içinde gelişen duygularını ve ihtiyaçlarını anlamayı ve bunlara saygı duymayı öğretir. Karşılıklı destek ve anlayışla ilişkinizin her evresinde uyum içinde olmanızı sağlar, böylece ilişkiniz zamanla daha zengin ve tatmin edici bir hal alır.
Shinrin-Yoku
Doğada zaman geçirmek, fiziksel ve mental sağlığa iyi gelir. Stresinizi azaltmak, ruh halinizi iyileştirmek ve genel sağlığınızı korumak için ormanda yürüyüş yapabilirsiniz.
Japonya’dan Hayatınızı Dönüştürecek 8 Etkili Teknik: Ikigai’den Kakeibo’ya
Devamı
Narsisizm: Kırılgan Narsisizm ve Büyüklenmeci Narsisizm
Narsisizm Nedir
Narsisizm, bireylerin aşırı benmerkezcilik, büyüklenme, dış görünüş veya başarıları konusunda abartılı bir takıntıyı ifade eder. Kişinin, başkalarına karşı empati eksikliği gösterdiği bir kişilik özelliğidir. Narsisistler, genellikle başkalarından hayranlık ve onay beklentisi içinde olur. Eleştirilere karşı savunmacı veya saldırgan bir tutum sergilerler. Bu kişilik özelliği, ilişkilerde ve sosyal etkileşimlerde zorluklara yol açar.
Hem sağlıklı (normal) hem de sağlıksız (patolojik) formlarda ortaya çıkar. Kişilerarası ilişkileri ve bireyin genel işleyişini etkiler.
Normal narsisizm, bireyin sağlıklı bir özsaygı ve kendine güven düzeyine sahip olduğu bir durumu ifade eder. Bu türdeki kişiler, başarılarını ve yeteneklerini genellikle gerçekçi bir şekilde değerlendirir. Başkalarına karşı empatik davranırlar. Patolojik narsisizm ise, kişinin aşırı benmerkezcilik, büyüklenme ve başkalarına karşı empati eksikliği gösterdiği bir durumu tanımlar. Bu tür narsisistler, kendilerini abartılı bir şekilde üstün görme eğilimindedirler. Eleştirilere karşı savunmacı veya saldırgan bir tutum sergilerler. Bu durum, kişisel ve profesyonel ilişkilerde sorunlara yol açma ihtimalini doğurur.
Kırılgan Narsisizm Nedir
Kırılgan narsisizm, narsisistik kişilik bozukluğunun daha az bilinen bir türüdür. Genellikle, güvensiz ve reddedilmeye karşı aşırı hassasiyet gösteren kişilerde görülür. Bu kişiler, kendilerini diğerlerinden hem aşağıda hem de üstün hisseder. Eleştiriye veya göz ardı edilmeye karşı kolayca; kızgın, kaygılı veya düşmanca tavırlar sergilerler.
Her türlü eleştiriyi negatif olarak algılarlar. Övgüleri almakta zorlanırlar. Kaynaklarına güvenmez ve bu tür geri bildirimleri gizli saldırılar olarak algılarlar. Kişiliklerinin sadece bazı yönlerini açığa çıkarırlar. Yardıma muhtaç, yenilmiş gibi görünebilirler, ancak alamadıkları şeylere karşı kolayca sinirlenirler. Büyürken fazla empati tecrübesi yaşamadıkları için empati eksikliği gösterirler.
Kırılgan narsisizm, daha yaygın olarak bilinen büyüklenme narsisizmine göre tanımlanması zor olan bir durumdur. Ancak, kendine özgü düşünce ve davranış kalıplarıyla ilişkilendirilir. Büyüklenmeci narsisistlerinin aksine, daha içe dönük bir kişiliğe sahiptirler. Büyük Beş Kişilik Modeline göre; içe dönükler genellikle yaklaşılmaz, dostça olmayan, soğuk veya negatif olarak algılanırlar. Yalnız zaman geçirme ihtiyacı duyarlar. Ayrıca, yüksek düzeyde nevrotik olurlar. Nevrotizm; anksiyete/panik eğilimi, depresyon, düşmanlık, öz bilinç, aşırılık ve savunmasızlık gibi altı yönü kapsar.
Dikkate değer görevlerinin tamamlanmasının ardından aradıkları övgüyü almak isterler. Ne kadar çok çalıştıklarını veya ne kadar çok başardıklarını dolaylı yollardan ima ederler. Bunun için büyük çaba sarf ederler. Hatalarından nadiren sorumlu tutulurlar. Çünkü işler ters gittiğinde bunun kendi hataları olduğunu düşünmezler. Diğer insanların veya koşulların hatalarından sorumlu olduğuna inanırlar.
Büyüklenmeci (Grandiyöz) Narsisizm
Narsisistik kişilik özelliklerinin en yaygın ve tanınmış biçimidir. Bu türdeki bireyler, genellikle kendi yeteneklerine, başarılarına veya görünüşlerine aşırı derecede özgüven ve özsaygı sergilerler. Grandiyöz narsisistler şu özelliklere sahip olurlar:
- Kendini Yüceltme ve Üstünlük Hissi: Kendilerini diğer insanlardan üstün görme eğilimindedirler. Kendi başarılarını, yeteneklerini veya görünüşlerini abartırlar. Bu özelliklerini sürekli olarak başkalarına gösterme ihtiyacı hissederler.
- Empati Eksikliği: Bu tür narsisistler, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlamakta zorluk çekerler. Kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini her zaman başkalarınınkinin önüne koyarlar.
- Dikkat ve Takdir Arayışı: Genellikle dikkat çekmeyi ve övgü almayı severler. Başkalarından sürekli takdir ve onay beklerler.
- İlişkilerde Manipülatif Davranışlar: Kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarını manipüle ederler. Bu, ilişkilerinde dengesizlik ve zorluklara yol açar.
- Kırılgan Benlik Saygısı: Grandiyöz görünümlerinin altında, genellikle kırılgan bir benlik saygısı ve derin güvensizlikler yatar. Eleştiriye karşı aşırı duyarlı olurlar ve reddedilmeye karşı aşırı tepki gösterirler.
Grandiyöz narsisizm, bir kişinin toplum içindeki etkileşimlerini ve ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanır. Çevrelerindeki insanlar için zorluklar yaratabilir. Bu nedenle, bu tür kişilik özelliği taşıyan bireylerle etkili bir şekilde iletişim kurmak, gerektiğinde profesyonel yardım almak önemlidir.
Kırılgan Narsisizm ve Büyüklenmeci (Grandiyöz) Narsisizm arasındaki fark nedir?
Büyüklenmeci Narsisizm, genellikle dışa dönük ve kendinden emin kişilerde görülür. Bu kişiler, kendi yeteneklerini ve başarılarını abartma eğilimindedirler. Başkalarından sürekli takdir ve onay beklerler. Empati eksikliği gösterir ve eleştirilere karşı savunmacı ya da agresif tepkiler verirler. Kırılgan Narsisizm, daha çok içe dönük, utangaç ve kendini koruma altına almış kişilerde görülür. Duygusal olarak hassas olup kolayca incinebilirler ve eleştirilere karşı savunmacı davranışlar sergilerler. Her iki tür de benmerkezci ve özel olma ihtiyacına sahiptir, ancak ifade biçimleri farklıdır.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Pincus, A. L., & Lukowitsky, M. R. (2010). Pathological narcissism and narcissistic personality disorder. Annual review of clinical psychology, 6, 421-446.
Seray, A. K. Ç. A. (2017). Kohut’un kendilik nesnesi ihtiyaçları bağlamında kırılgan narsisizmin incelenmesi: Bir vaka örneği. Ayna Klinik Psikoloji Dergisi, 4(1), 1-13.
Ronningstam, E. (2010). Narcissistic personality disorder: A current review. Current psychiatry reports, 12, 68-75.
Devamı
Mevsimsel Depresyon Nedir?
Mevsimsel Depresyon
Mevsimsel depresyon, genellikle kış aylarında ortaya çıkan ve mevsim değişiklikleriyle ilişkilendirilen bir depresyon türüdür. Genellikle sonbaharda başlar ve ilkbahar veya yaz başlangıcında düzelir. Depresif ruh hali, enerji kaybı, ilgi veya zevk kaybı, iştah ve kilo değişiklikleri, uykusuzluk veya aşırı uyuma, sinirlilik ve stres gibi semptomlarla kendini gösterir.
Mevsimsel depresyonun nedenleri, azalan gün ışığı miktarı, serotonin ve melatonin seviyelerindeki değişiklikler, genetik yatkınlık, daha kuzey veya güney enlemlerde yaşamak ve D vitamini seviyelerinin düşük olması gibi faktörlerin bir kombinasyonunu içerir. Bu etmenlerin her biri, bu durumun gelişimine katkıda bulunabilir.
Mevsimsel Depresyon ile Mücadele
Mevsimsel depresyonla mücadelede, günlük yaşamınıza kolayca entegre edebileceğiniz bazı basit ve etkili yöntemler bulunmaktadır:
Işık Terapisi
Kış aylarında yeterince güneş ışığı alamadığımızda, özel bir ışık terapi lambası kullanarak bunu telafi edebiliriz. Bu lambalar, güneş ışığını taklit ederek ruh halimizi iyileştirmeye yardımcı olur. Sabahları bu lambaların önünde biraz vakit geçirmek genellikle en etkilidir.
Düzenli Egzersiz
Fiziksel aktivite, vücudumuzda endorfin salgılanmasını teşvik ederek bizi daha mutlu ve enerji dolu hissettirir. Haftada birkaç kez hafif bir yürüyüş yapmak iyi gelecektir.
Sosyal Etkileşim
Arkadaşlarınızla ve ailenizle zaman geçirmek, depresyonla mücadelede önemli bir destek kaynağıdır. Sosyal aktiviteler, moralinizi yükseltir ve yalnızlık hissini azaltır.
Stres Yönetimi Teknikleri
Meditasyon, yoga veya nefes egzersizleri gibi stres yönetimi teknikleri mental sağlığınızı korumanıza yardımcı olur. Bu teknikler, günlük rutininize kolayca dahil edilebilir.
Sağlıklı Beslenme
Sağlıklı beslenme hem vücudunuza hem de zihninize iyi gelir. Günlük beslenmenizde bol miktarda taze meyve ve sebze, tahıllar ve protein içeren yiyecekler olmasına dikkat edin. Bu yiyecekler sizi enerji verecek ve daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
Antidepresan İlaçlar ve Terapi
Bazı durumlarda, doktorunuz antidepresan ilaçlar veya psikoterapi önerebilir. Bu tedaviler, profesyonel bir sağlık uzmanı gözetiminde uygulanmalıdır.
Yaşam kalitenizi etkileyen semptomlar veya intihar düşünceleri varsa, bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir. Mevsimsel depresyon, diğer depresyon türleri gibi ciddiye alınmalı ve tedavi edilmelidir.
Stres Yönetim Teknikleri
Stres yönetimi teknikleri, stresi azaltmaya ve kişinin stresle daha sağlıklı bir şekilde başa çıkmasına yardımcı olur. Mevsimsel depresyon gibi durumlarda bu teknikler özellikle faydalı olur. İşte en çok kullanılan stres yönetimi teknikleri:
Derin Nefes Alma ve Meditasyon
Derin nefes alma ve meditasyon, zihni sakinleştirmek ve stresi azaltmak için etkili bir yöntemdir. Nefes alma egzersizleri, vücutta oksijen akışını artırır ve zihni rahatlatarak stres seviyesini azaltır.
Yoga ve Tai Chi
Bu tür fiziksel aktiviteler, hem bedeni hem de zihni rahatlatır. Düzenli yoga veya tai chi yapmak, stres seviyelerini düşürmeye ve genel esenliği artırmaya yardımcı olur.
Zaman Yönetimi
Etkili zaman yönetimi teknikleri, günlük hayatta karşılaşılan stresi azaltır. Görevleri önceliklendirmek ve zamanı verimli kullanmak kişinin daha az baskı altında hissetmesini sağlar.
Fiziksel Egzersiz
Düzenli egzersiz yapmak mutluluk verir. Egzersiz yapmak vücudun stres azaltıcı hormonları salgılamasına ve kişinin kendini daha iyi hissetmesine yardım eder.
Sosyal Destek
Aileyle ve arkadaşlarla vakit geçirmek, duygusal destek sağlar ve stresle başa çıkmada önemli bir rol oynar.
Hobiler ve İlgi Alanlarına Yönelmek
Kişisel ilgi alanlarına ve hobilere zaman ayırmak, zihinsel bir mola sağlar ve stresi azaltır.
İyi Uyku Alışkanlıkları
Düzenli ve kaliteli uyku, mental ve fiziksel sağlığı korumada önemlidir. İyi bir uyku düzeni stres seviyelerini kontrol altında tutar.
Pozitif Düşünme ve Zihinsel Farkındalık
Pozitif düşünme ve zihinsel farkındalık teknikleri, stresle başa çıkma konusunda etkilidir. Olumsuz düşünceleri fark etmek ve onları daha yapıcı olanlarla değiştirmek stresin azalmasına yardımcı olur.
Mevsimsel Depresyon
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
“Mevsimsel Depresyon: Kış Melankolisi “bölümü için Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast Serisinin yedinci bölümünü aşağıdaki bağlantıya tıklayarak dinleyebilirsiniz.
Spotfiy
Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast
Apple
Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast
Kaynaklar
Magnusson, A., & Boivin, D. (2003). Seasonal affective disorder: an overview. Chronobiology international, 20(2), 189-207.
Sohn, C. H., & Lam, R. W. (2005). Update on the biology of seasonal affective disorder. CNS spectrums, 10(8), 635-646.
DevamıTravma Bağı Nedir, Travma Bağından Nasıl Kurtulurum?
Travma Bağı Nedir?
Travma bağı, genellikle zorlu ve toksik ilişkilerde, kişinin istismarcıya karşı duyduğu sağlıksız bağlılığı olarak tanımlanır. Örneğin, biri uzun süreli duygusal veya fiziksel istismar yaşadığında, ona zarar veren kişiye karşı empati ve bağlılık hisseder. Bu durum kurbanın, istismarcının davranışlarını normalleştirme ve onları savunma eğiliminde olmasına yol açar. Bu genellikle istismarcının kontrol ve manipülasyonuna bağlı olarak gelişir. Kişi, kendini bu zararlı ilişkiden kurtarmayı zorlaştırır.
Travma Bağının Belirtileri
- Aşırı Duygusal Bağlılık: Size kötü davranan kişiye karşı yoğun bir bağlılık ve ihtiyaç duygusu geliştirirsiniz. Bu kişi olmadan yaşayamayacağınızı ya da mutlu olamayacağınızı hissedersiniz.
- Rasyonalizasyon ve İdealizasyon: İstismarcının davranışlarını normalleştirir veya mazur görürsünüz. Onun iyi yönlerini abartır ve kötü davranışlarını göz ardı eder veya haklı çıkarırsınız.
- Bağımlılık ve Korku: Size kötü davranan o kişi olmadan yapamayacağınız korkusu geliştirirsiniz. Bu korku; yalnız kalma, terk edilme ya da sevilmeme korkusu gibi korkular olur.
- Duygusal Dalgalanmalar: İlişkinizde sık sık duygusal iniş çıkışlar yaşarsınız. İstismarcıyla olan iyi zamanlarınız. kötü zamanlara göre daha az olur; ancak bu iyi zamanlar sizi ilişkide tutar.
- İlişkinin Döngüsel Doğası: İstismarcı ile aranızdaki ilişki genellikle bir döngü izler: toksik davranış, pişmanlık, barışma ve tekrar toksik davranış. Bu döngü, bağlılığınızı sürdürür.
- Kendini Değersiz Hissetme: Kendi değerinizi ve ihtiyaçlarınızı göz ardı eder kendinizi istismarcının ihtiyaçlarına göre şekillendirirsiniz.
- İzolasyon: Diğer insanlardan ve destek kaynaklarından uzaklaşabilirsiniz, çünkü ilişkiniz size dünyanın geri kalanından kopmuş hissettirir.
Travma Döngüsü – Travma Bağı
Genellikle toksik ilişkilerde görülen bir durumdur. Kötü muamele gören kişi, ona kötü davranan kişiye sürekli umut ve bağlılık duyar. İstismar eden kişi özür diler ve pişman olduğunu söyler. Kötü davranışların normal gibi görünmesini sağlar. Tekrar tekrar yaşanan bu durum, mağdur kişinin ilişkiden ayrılmasını zorlaştırır.
Travma Bağından Nasıl Kurtulurum?
Travma bağını kırmak için atılacak adımlar kişisel bir yolculuk gerektirir. İşte bu süreci başlatmak ve sürdürmek için bazı öneriler:
Travma Bağını Tanımak
İlk adım, travma bağının farkına varmak ve bunun sağlıklı veya sürdürülebilir bir ilişki olmadığını kabul etmektir. Travma bağının ne olduğunu ve nasıl etkilediğini anlamak, kurtulma sürecine başlamak için önemlidir.
Profesyonel Yardım Aramak
Terapist veya danışman gibi travma ve ilişkiler konusunda uzmanlaşmış bir profesyonelle çalışmak. Bu çalışmalar deneyimlerinizi, duygularınızı ve kalıplarınızı keşfetmek için güvenli bir alan sağlar.
Sınırlar Belirlemek
Sınırları belirledikten sonra, bunları net bir şekilde ifade etmek önemlidir.
Kendine Bakım Yapmak ve Kendine Şefkat Göstermek
Kendine iyi bakmak ve kendine karşı nazik olmak, iyileşme yolunda çok önemlidir. Sizi mutlu eden insanlarla vakit geçirmek, kendi sağlığınızı ve refahınızı ilk sıraya koymak bu süreçte büyük ölçüde iyi gelir.
Duygularınızı İşlemek
Bu yolculuk sırasında ortaya çıkan duyguları hissetmeye ve işlemeye izin vermek normaldir. Günlük tutmak, güvendiğiniz bir arkadaşla konuşmak veya hobiler (resim yapmak) bu duyguları ifade etmeye ve serbest bırakmaya yardımcı olur.
Olumsuz İnançları Sorgulamak
Travma bağına bağlı kalmayı sağlayan olumsuz inançları ve düşünceleri tanımlayıp sorgulamak önemlidir. Olumsuz inançları sorgulamak, sağlıklı ve sevgi dolu ilişkileri hak ettiğinizi ve iyileşmeye değer olduğunuzu anlamayı ifade eder.
Kişisel Gelişime Odaklanmak
İlgi alanlarınızı keşfedin, hedefler belirleyin ve güçlü bir benlik duygusu oluşturmaya yardımcı olacak aktivitelere yatırım yapın.
Bu süreçte sabırlı olmak ve her adımda küçük zaferleri kutlamak önemlidir. Kendinize bu süreç boyunca nazik davranın ve iyileşmenin zaman aldığını unutmayın. Destek ve kararlılık, travma bağından kurtarır.
Sonuç olarak, travma bağını kırmak, kendini yeniden keşfetme ve güçlendirme yolculuğudur. Bu süreç, zorluklarla dolu olur, ancak her adım, bireysel gücünüzü ve dayanıklılığınızı artırır. Kendinize karşı sabırlı ve şefkatli olmak, profesyonel destek almak ve güvenli bir destek ağı oluşturmak, bu dönüşüm yolculuğunda önemli kilometre taşlarıdır. Travma bağından kurtulmak, sadece geçmişteki acıları geride bırakmak değil, aynı zamanda daha sağlıklı, dengeli ve özgür bir geleceğe adım atmak demektir. Unutmayın, bu yolculuk sizi sadece iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda daha güçlü ve bilinçli bir birey olarak yeniden doğmanıza da olanak tanır.
Travma Bağı Nedir? Travma Bağından Nasıl Kurtulurum ?
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Kaynaklar
Reid, J., Haskell, R., Dillahunt-Aspillaga, C., & Thor, J. (2013). Trauma bonding and interpersonal violence. Psychology of trauma.
George, V. (2015). Traumatic bonding and intimate partner violence.
Devamı